Her şeyi sorgular oldum, hiçbir şeye inancım kalmadı.
Diyordu telefondaki dostum. Dökülmeye aramış. Döküldü de döküldü.
Neye, kime, niye inanayım diyordu bir başka arkadaş. Her inandığım elimde kalıyor. Her konuştuğum geri dönüp yüzüme çarpıyor. Ayaklarım yere basıyor sanıyorum, ayaklar aynı ama yer değişiyor, söz değişiyor. Gördüğüm aynı ama göz değişiyor.
Bize başkalarını aklıyla düşünüp başkalarının kalbiyle hissetmeyi emrediyorlar. Aşılanıp duruyoruz her gün her an. Ve aşılandığımızla aşılıyoruz biz de.
Korkuyor herkes, herkes korkuyor. Karşı durmayı geçtim, karşı olduğunun yanında olmamaktan korkuyor ve bu korku daha da büyütüyor korkuyu.
Düşmanına benziyor herkes. Maktul katiline, mazlum zalimine benziyor. Düşmanına dönüyor herkes ve elinde kendi kanı öldürdüm sanıp ölüyor.
Herkes her şey, her zaman her yerde savaşıp duruyor, kin kusup duruyor ve kutsuyor lanetini.
Yeni bir şey yok. Eski şarkıların milli ve yerli yorumundan başka bir şey değil, dinleyip izlediğimiz. ABD yıllar önce Irak’ta içine battığı çamur ve savaş için demokrasi dalı uzattığını söylüyordu birileri de zeytin dalı uzatıyor.
Onlar roketlerinin üstüne gâvurca sloganlar yazıyordu şimdi gâvurun sloganını Türkçe yazıyorlar.
Yine her yer kızıla döndü, kızıl elma hayali hortladı yine. Bu elma midelerine oturur hepsini zehirler de onları öpüp uykularından uyandıracak bir prens de bulunmaz.
Endonezya’da Toraja adı verilen bir kabile var. Solawesi Adasında yaşayan bu kabile ölüler yakınları tarafından mezarlarından çıkarılıyor. Çünkü Toraja kabilesinin fertleri, beden ölümünün bir anda gerçekleşen bir olay olmadığına inanıyor. Bu nedenle gelenekleri gereği ölülerini mezardan çıkarıp yıkıyorlar.
Mezardan çıkardıkları ölülerine güzel giysiler giydirerek; hayatta olmasalar bile her zaman kalplerinde ve akıllarında canlı olarak kalacaklarını göstermeyi amaçlıyorlar.
Sevilen yakınlarıyla sanki ölmemiş gibi aynı evde yaşamaya devam edebiliyorlar. Torajalıların ölüleriyle beraber yaşama süresi haftalar, aylar hatta yıllar alabiliyor. "Ma'nene" adı verilen bu ayin her üç yılda bir tekrarlıyor.
Mezarlardan çıkarılan ölülerin üzerlerindeki giysiler temizleniyor, gerekirse yenileri giydiriliyor ve yürütülüyor. Sonrasında tekrar mezarlarına gömülüyorlar.
Şimdi birileri ölülerini mezardan çıkardı, Milliyetçilik, Kızıl Elma, Turancılık, Milli ve Yerli, ne derseniz var çok değil beş yıl önce gömdük dedikleri ne kadar ölü varsa hepsini mezarlarından çıkarıp, yıkadı giydirdi Ortadoğu’da gezdiriyor.
Bizim yaşadığımız Ma’nane ayininden kısmen farklı. Farklı çünkü biz ölülerimizi çıkarmakla yetinmiyor dirilerimizi de öldürüp yerlerine gömüyoruz.
Bu ölülerle daha ne kadar yaşarız bilmiyorum bunlarla yaşamak içimizden kaçını öldürür onu da bilmiyorum.
Bildiğim bir şey varsa o da daha çok kahraman hortlatacaklar aptallıklarımızdan.