Bazı olay ve durumlar, kimi demokrat ve sözüm ona insan hakkı savunucularının ya da Müslüman geçinenlerin sahte boyalı maskelerini silip süpüren yağmur gibidir.
Şu aralar sosyal ağlarda “Müslümanların Halep Yalanları” ya da “İslamcıların Halep Yalanları” başlığıyla sıkça paylaşılan aptalca paylaşımlar mide bulandırıcı bir hal aldı.
Halep’te korkunç katliamlar var ama o katliamların etkisini birileri yalan yanlış video ve fotoğraflarla artırmaya çalışırken diğerleri de o yalan yanlış fotoğraf ve mizansenler üzerinden “bakın yalan söylüyorlar” neredeyse Halep’te hiçbir şey yok demeye ve Esad’ı masum göstermeye çalışıyorlar.
Peki, bunu kim yapıyor dersiniz?
Türkiye’de bunun başını sol güruh çekiyor.
Aydın, entelektüel, demokrat, özgürlükçü, insan hakları savunucusu solcular yapıyor evet.
Peki, neden bunu yapıyor ya da yapmak ihtiyacına düşüyor?
Mezhepçilik kaygısından.
Türkiye solunda ne gibi bir mezhepçilik olabilir ki demeyin, hiç demeyin çünkü on yıllardır Türkiye solu, hakim Sünni iktidarlara ve bu Sünni iktidarların Alevilere karşı uyguladığı baskı ve işkencelere karşı alevlerin yanında yer alıp Alevileri himayesine alınca Alevilik sola, sol da kendi içerisinde çelişki barındırsa dahi Aleviliğe kaymış.
Türkiye solu, sağın muhafazakârlığına karşı çıkarken kendi muhafızlarını yaratmış ve o muhafızlar üzerinden mezhepçi bir renge bürünmüş.
Şimdi o muhafızları ile Suriye’de yıllardır katliam yapan Esad ve katillerini savunmaya çalışıyor.
Hatırlarsanız Esad katliamlarına devam ederken, Türkiye’den bir CHP heyeti Suriye’ye gitmiş ve Esad’la görüşmüş, Esad’ın sözcülüğüne hamiliğine soyunmuştu.
Bunu bir tek onlar yapmıyor.
Yani mezhepçilik kaygısını bütün kaygılarının önüne almayı.
Dünyada İslam’ın en büyük temsiline soyunan ve sözüm ona şeriatçı denilen İran İslam Cumhuriyeti de yapıyor.
Esad’a politik ve askeri bütün varlığıyla destek vermekten ve Esad’ın yanında katliamlar yapmaktan çekinmiyor ve utanmıyor.
Tabi Ortadoğu bütün iddia sahiplerinin, bütün sözüm ona İslamcıların, solcuların, demokratların maskelerini düşürdü düşürmeye devam ediyor.
Dostluğu da düşmanlığı da savaşın mecrası, katliamın coğrafyası belirliyor.
Bir tarafta savaştıklarınızla, diğer tarafta müttefik olabiliyorsunuz.
Ve Esad nasıl bir çekim gücü oluşturmuşsa herkesi yanına çekiyor.
Bütün kavramlar iç içe girmiş bütün iddialar gerçekliğini yitirmiş.
Halep’te insanlar katlediliyor ve medya illüzyonistleri birbiriyle yarışıyor.
Kim yalan kim doğru konuşuyor anlaşılacak gibi değil ama bildiğim tek gerçek şu ki Halep’te insanlar ölüyor. Suriye’de insanlar ölüyor, Ortadoğu’da insanlar ölüyor. Ve ölüme dar geliyor koca coğrafya taştıkça taşıyor ve genişledikçe genişliyor savaşın sınırı.
Ve bunun için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz.
Geçmiş nesillerin acılarından ve bugünün ruh halinden korkmuyor geleceği de kirletiyoruz.
Henüz 6 yaşındaki çocuklara tankların önüne nasıl yatacaklarını öğretiyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü “Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir” diyor ama buna rağmen sözüm ona öğretmenlerimiz Sivas’ta “Çocuk Dili ile 15 Temmuz” adı altında tiyatro gösterisinde çocukları temsili tankların önüne yatırıyor.
Aklıma gelmişken yüzünüzden emin olmayın derim. Yoklayın bakalım maskeniz duruyor mu?