Kelimeler ya da sözcükler, sözlüklerde belirli anlamlar taşısa da, dillerde farklı farklı kullanılsa da, hayat ve dram dolu yaşananlardan dolayı anlamlı, anlamsız hale geldiklerini, sözlük anlamından çıkıp farklılaştığını, hayal kırıklığıyla anladığımız ve bunu anlatmakta güçlük çektiğimiz olmuştur çoğu kez.
His, duygu ve acı, nefret gözyaşlarıyla donatılmış olan insanoğlu nelere nelere hedef olmuyor ki.
Element olarak aynı kimyadan oluşan bir kaya parçası, konumuna ve durduğu yere göre farklılık arz edebiliyor.
Dağdaki bir kaya rüzgâr, yağmur, dolu, kar vs’den etkilendiği halde aynı kaya cinsi bir deniz kıyısında bir de tuzlu dalgalara hedef olabiliyorken yosunları da göz önünde bulundurursak şekil, şema, oluşum, etkileniş hiç dağdaki kaya ile eş değer olarak kalabilir mi?
İşte deniz kıyısındaki dış etmenlerden etkilenen o güçlü kayanın “voluntary” “gönüllü” his tercümanı misali hayatı, etkileri, çileleri ve bıraktığı derin izleri kelimelerin sözlük anlamlarını unutturdu bana.
Farklı düşünürken gözlem unsurlarımı, radarlarımın yönünü değiştirmek durumunda kaldım.
“Derler ki deli olmadan veli olunmaz” hissiyatıyla bakış pencerem sizleri bilmem ki düşündürür mü? Paylaşmaya ve analiz etmeye hazırsanız başlıyorum izninizle.
Dost: Hiç olmayan, var gibi gözüken, sis duman ve çabucak kaybolup dağılan siyah beyaz bir şekil belirli, belirsiz olan.
Hayat: Serap, çabucak biten, ufuk çizgisi gibi bir sigara içimince kısa ve çok renkli sayılı nefeslerden oluşan, bir oyun ki yönetemediğiniz ve kuralları önceden belirlenmiş hüzünlü bir oyun.
Yalan: Doğrunun öbür yüzü çok kısa ömürlü bir şifa gibi gözüken ölümcül zehir, panzehiri olmayan.
Çocuk: Elleri ellerinizin içinde kaybolacak kadar minik; sizin elleriniz zamanla onun ellerinin içinde küçülen büyüğün maket görünümü, kâh ağlayan, kâh gülen ama her zaman sevilen ilahi emanet ve hediye.
Para: Esasen yokluğu varlığından daha iyi olan devasız ağrı. Sizi çok üzüp düşündüren, ömrünüzü tüketen bir aygıt, bir ömür törpüsü, hiç kimsenin hiç bir şekilde vazgeçemediği değerli gözüküp aslında değeri hiç olmayan hedef, amaç erişilmeyen menzil daima uzaklaşan hayal ve gölge.
Anne: Ana aort, can damarı, en büyük hayat ve kan dolaşım damarı; kesilince, kuruyunca yokluğunda ancak kadri kıymeti bilinen ilahi varlık, melekler üstü canlı onunla hayat bulunan en mukaddes varlık, asla karşılık ve koşul beklemeyen, her daim bağışlayıp af eden ve hakkı asla ödenemeyen kişilik.
İhanet: Şeytanın mimarı olduğu plan ve projenin ta kendisi olup acıları, izleri her daim kahreden profesyonel cellâdın asma, kesme sızıları, sancıları yaşatan plan ve krokilerin tatbikatı olan eylemsel duruş ve uygulama türü. Öldüren, tehlikeli bir oyun.
Aşk: Psikiyatrların bile içinden çıkamadıkları kontrolsüz, bilinçsiz ruh hali ve acılar demeti hastalıklar bağı, düğümü. Kişinin iyileşmek istemediği haz ile acının karışımı olan aranjman ölüm ile hayat arasındaki ince çizginin üzerindeki gel git’ler davranış stili belli bir açıklaması, fiziği kimyası olmayan biyolojik deformasyon.
Siyaset: Lağım suyu ile insan kanının mix edilerek altın kaplama ile ikram edilen içecek içenleri hasta edip zehirleyen, ikramcıları sadizmle kuşatan irtifasız, saygısız kandırmaların, aldatmaların total hali ve etkisi. Kuzu postlu azgın kurtların sisli havalarda uyuyarak yaptıkları dans gösterisi yalanlar dizisi.
***
Şimdilik size yalnız on adet sözcük yorumladım. Bendeki oluşlarıyla aslında yazmadığım nice onlarca, yüzlerce sözcük var. Belki bir gün denemelerimde anlamlarını yüklerim o sözcüklere. Belki de hep bende kalacaklar, yazmayı zamana ve akışına bırakıyorum.
Bakmak, görmek, göstermek görüleni de gizleneni de nakletmek, opere etmek ustalık gerektirir.
Daha çırak bile olamayan ben zoru seçtim. Zorun hakkından gelebilmek hiç de kolay değil. Katılır katılmazsınız “it’s your choise” sizin seçiminiz.
“Hiç kimse ada değildir. Tek başına bütün olan kişi ancak kıtaların bir parçasıdır deryada ummanda belli bir yeri olan” -John Donne
Yalın, net ve berrak bir hayatınızın olması ve güzel anlamlarla yüklü olmasını diliyorum siz saygın Batman Sonsöz okurlarımız.