Şehrimin ve hatta bölgemin en yüksek dağısın.
Sen yüce bir dağsın.
Her şeyi görüyorsun.
Tufan sırasında Nuh'un sığındığı limanlardan olduğuna inanıldığından kutsal bir dağ olarak biliniyorsun.
Rivayete göre Nuh Tufanında gemi, önünden geçerken zirvedeki kayalıklarına çarpıyor, demirleyecek gibi oluyor ama sonradan yönünü Cudi Dağı istikametine veriyor.
Sen iki ayrılıp yol veriyorsun, sadece gemiden bir tahta parçası kopuyor.
Eteklerindeki köyünün adı da Nuh’un Gemisinden geliyor.
Dabanak olan köyün ismi Ermenicede küçük gemi anlamına geliyormuş.
Nuh tufanından sonra, bir depremden ziyade küçük bir kıyamete benzeyen bir olayı daha gördün.
Bu yüzden ara başın dumanlı.
Nuh tufanı hangi mevsimdeydi bilmiyorum.
Ama son tufan kış mevsiminde olduğu için afet, tahribatını ikiye katladı.
İnsanlar ayaz gecelerde başını koyacakları bir çadır bile bulmakta güçlük çekti.
Kıyametten geriye kalanların bir gemisi bile yoktu.
Sen yüce bir dağsın, görmüşsün zaten felaketin boyutunu.
Mereto Dağı her kış olduğu gibi bu ara bembeyaz örtüsünü giymiş yine.
Bir kirlenmeyen sen kaldın.
Demir girmeyen, beton dökülmeyen bir sen kaldın.
Tertemiz.
Bahar gelecek, yeşilleneceksin.
İlkbaharın müjdesini vereceği günleri bekliyoruz.
Baharı, güzel günleri özledik.
Güzel müjdelere ihtiyacımız var.
Dert ve gam yükümüzü taşıyamaz olduk.
Hele sen güzel günlerden haber ver.
Söz, geçen baharda olduğu gibi yine geleceğim yamaçlarına.
Gölgende yine çay içeceğim, dertleşeceğiz.
Bir kere zirvene kadar da çıkmıştım.
Ama artık o takatim yok.
Sana her gün uzaktan bakıyorum.
Boynu bükük, başı eğik bu kadar kişi arasında sana bakmak ilham veriyor bana.
Dik duruşu sen bize örettin.
Bedeli olsa da dik durmanın, eğilmedik hiç.
Yaşana felaketler ve acılar yüreğimizi yakıyor.
Yangın yeri yüreğimizle, güzel günlere dair müjdeli haberler bekliyoruz senden.
Gözümüz, kulağımız sende…