Milletten aidat, işlem ücreti vs adı altında para toplamaktan öte ne yapıyorlar.
Seçim dönemlerinde oturdukları koltukları kaybetmemek için bir hafta kapınızı çalıp sahalara çıkıyorlar, millete başkan cakası satmaktan öte bir eylemleri işleri yok.
Her biri yakasına astığı partinin siyasetiyle sivil toplum örgütü ve mensubu olduğunu sananlardan bahsediyorum.
Her meslek için açtıkları odacıklarında pişpirik oynamaktan öteye geçmeyenlerden, geçmek derdinde olmayanlardan bahsediyorum.
Bürokrasinin ve yasaların, neredeyse her meslek mensubunu üye olmak zorunda bıraktığı meslek odalarından bahsediyorum.
Al birini vur ötekine.
Sözüm ona sivil toplum örgütü, sivilin tek derdiyle dertlenmeyenler iktidara alkış tutmaktan öteye geçmeyen, kraldan çok kralcı kesilenler.
Üyelerinden topladıkları aidatlar ve işlem ücretlerine bakın, nerden nasıl palazlandıklarını anlarsınız. Üyelerine çıkardıkları ekonomik külfetin bir kıymığı kadar üyelerine fayda sağlamayan odacıklardan bahsediyorum.
Bölgede bitmek bilmeyen gerilimin olası toplumsal tepkilerine karşı hükümet, uyguladığı yöntemlerle ne yapmaya çalışıyor dersiniz? 7 gün bütün bölgede internetin fişini çekmekle bölge ticaret ve sanayisinde ortaya çıkacak sonuçları düşünemiyor mu? Hadi diyelim hükümet düşünemiyor, yukarıda zikrettiğim STÖ’ler neden uyarmıyor?
Sanıyormusunuz ki bu yapılan sadece toplumsal olayları engelleme maksadını güdüyor. Yoksa toplumsal muhalif duruşu yok etmeye dönük maksatlar mı barındırıyor?
Ticaretin ve neredeyse bütün bir hayatın can damarı haline gelmiş interneti 7 gün boyunca kesmek ve dalga geçer gibi akşam üç, beş saat vermek başka nasıl bir amaç güdüyor olabilir.
Her olayın akabinde atılan şu meşhur slogan var ya “Vatan bütündür bölünemez” Hala inanan var mı buna. Bölgeye dönük özel uygulamalar bölmüş, bölük pörçük etmiş vatanı. Ülkenin bu yakasına reva görülen uygulamalara ve cezaların maksadı ne?
***
Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur (Hac – 46)
Hala gözlerini açmayacaklar mı? (Secde – 27)
Yapılanların çözüm olmaktan çok sorunu büyüttüğünün farkına varmayacaklar mı? O kulaklara ve gözlere hükmeden kim? (Yunus – 31)
Bölgede ticaretin can damarı olan interneti kesmek bölgede ticaret hacmi ve yatırımları azalttığında, işsizlik artmayacak mı? İşsizlik artınca ne olacağını düşünemiyorlar mı? Artan işsizlik sokakta ki eylemcileri daha da arttıracak. İnsanların kaybedecek bir şeyleri kalmayınca size de kaybettirecekler. Bunu bilmiyorlar mı bunu görmüyorlar mı? Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır. (Bakara -13)
Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik (Ahkaf -26) diyor Rabbim. Onların kalpleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar, gözleri vardır, fakat onlarla göremezler (Araf – 179) Çünkü onlar, kalp gözleri körleşmiş bir kavim (Araf – 64)
***
Kalkmış bir arkadaşım bana bunu FETÖ’cüler yapmış olamaz mı diye soruyor. Kim FETÖ’cü, kim değil, emin olduğun kimse var mı diyorum? Bilmiyorum diyor.
Siber saldırı varmış diyor hiper akıllı birileri. Oysa bariz bir uygulamadan bahsediyorum. Daha önce de belediyelere kayyum atandığında aynı şey yapıldı. İnsanlar internet ve sosyal ağlar üzerinden örgütlenip meydanlara çıkmasın diye interneti kestiler. Yine yaptılar.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve belediyenin bilmem nesi gözaltına alınınca, birileri meydanları internet üzerinden örgütlemesin diye bütün bölge internetinin fişi çekildi. Neredeyse her iş ve meslek kolu ticaret ehli mağdur edildi. Esnaf iş yapamaz oldu.
Ve STÖ’ler meslek odaları temsilcileri, bir tanesi çıkıp da “yahu zaten millet, sizin de ötekilerinde savaşından bıkmış usanmış, hiçbir eylem çağrısına gideceği yok” demiyor ki.
Hiç kimsenin meydan ve eylem çağrıları karşılık bulmuyor artık.
Meydanların müşterisi yok artık.
Ama yapılan uygulama ve benzerleri devam ederse bölgenin ticaret ve yatırım hacmi o kadar daralır ki, işsizlik artınca, bakın o işsiz nüfus meydanları nasıl dolduracak.
Bunu mu istiyorsunuz?
İtiraz etmek mi? Ne yapıyorsunuz demek mi? Millet perişan oldu yapmayın diye rica etmek mi? Yok hiç biri yok buna da alışırız biz. Çünkü biz alışkanlık ve akışkanlık becerisi yüksek bir toplumuz.
Her duruma alışır her koşul ve kalıba gireriz.