14 Temmuz'da tatile giren Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nin 28. dönem 2. yasama yılı resmen başladı ve meclis açıldı.
Tadilattan geçen, yeni milletvekili odaları ile grup odalarının oluşturulduğu, ses ve elektronik oylama sisteminin yenilendiği TBMM’de 14 siyasi parti temsil ediliyor.
28. dönem 2. yasama yılında Meclis'te 6 siyasi parti grubu olacak.
Anlayacağınız, olabildiğince temsil gücü yüksek ve renkli bir meclisimiz var.
Sağ, sol, orta yol, liberal, komünist, milliyetçi, sosyalist hangi görüşten ararsan var meclisimizde.
Tam 600 milletvekili…
Her şehirden bir değil, birkaç vekil var hem de.
600 vekil kafa kafaya vererek uyum içerisinde ne yapamazlar ki?
Değil bir ülkeyi, isterlerse 40 ülkeyi bile yönetebilirler.
Ama bir şartla, yeter ki kavga ve siyasi çekişmeyi bir taraf bıraksınlar.
Uyum, saygı ve anlayış çerçevesinde hareket etsinler yeter ki.
Bir umut ve büyük bir istekle o yüzden yazının başlığında ‘müjdeler olsun meclis açıldı’ dedim.
Kamuoyunun ve bizlerin sayın vekillerden dileğimiz ve beklentilerimiz de var;
Meclis açılır açılmaz tüm siyasi parti başkanları, yeni dönem için birbirine hayırlı olsun ziyaretinde bulunsun.
Birlikte samimi pozlar vererek barış mesajları versinler.
Siyasetin kavga değil, savaş değil, bir hizmet yarışı olduğunu ilan etsinler.
Meclise gelen kanun tekliflerini hangi siyasi partinin ve kimin getirdiğine değil, özünde halka ve devlete faydası var mı yok mu ona bakıp, buna göre karar versinler.
Siyasi kimliklerinden sıyrılarak kendilerine oy veren ve vermeyen herkesi kucaklasınlar.
Kutuplaşmaya son vererek toplumsal barışı sağlamak, önceliklerinin başında gelsin.
Adam kayırma, tayin ve atama işlerini bırakıp, kamu kurumlarının işleyişinde liyakat, hak, hukuk ve adaletin esas alınmasını sağlasınlar.
Mülki idarenin amiriymiş gibi kamu kurum müdürlerine talimatlar verme, talimata uymayanı görevden almayı bıraksınlar.
Kış mevsimi gelmeden deprem bölgesinde yaralar sarıldı mı, açıkta kimse kaldı mı, depremden dersler çıkarılıp önlemler alındı mı, bu konuyu enine boyuna masaya yatırsınlar.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı aşmak için kafa kafaya verip, belki günler belki de aylarca uyumadan, ekonomik refaha ulaşmak için çareler arasınlar.
İsrafın önüne geçip bir kemer sıkma dönemine, milletvekilliğin kendilerine sağladığı özlük haklarından başlasınlar.
73 bin 379 lira aylık maaşlarını en düşük memur maaşı seviyesine çeksinler.
İki danışman ve bir sekreter hakkı yerine gönüllü bir danışmanla yetinsinler.
Meclis lokantasındaki yemek çeşitliliğini her gün bire indirip, normal lokantalardaki yemek parası neyse onu ödesinler.
Telefon paralarını kendileri ödesinler.
Yurt içi yurt dışı yolluk parasını hiç almasınlar.
Bir memurun kamu ve özel hastanelerdeki sağlık güvencesi kadar bir olanaktan yararlansınlar.
Meclisteki çay, su bedava olmasın, içtiklerinin ücretini ödesinler.
Grup başkanı ve vekillerine sağlanan araç ve şoförlerden feragat etsinler.
Meclis lojmanlarında kalanlar, komşu binalardaki kira kadar ücret ödesin.
Kimsenin bundan sonra milletvekili emeklisi olmaması için yasal düzenleme yapsınlar.
Olur mu bütün bunlar?
Sayın vekillerimiz böyle bir duruş sergiler ve kendine sağlanan olanaklardan feragat ederler mi?
Doğrusu çok inanmak isterdim ama biraz zor.
Oysa TBMM sorunlara çözüm yeridir.
Vatandaşın isteği ise siyasi kavga değildir.
Ama yıllardır her oturumda siyasi parti sözcüleri sadece birbirlerine suçlamada bulunma ve cevap vermede yarışıyor.
Meclis, bu anlayışın değişmesi gereken yerdir.
Meclis kavga için değil, vatandaşın derdine ve sorunlarına çözüm bulmanın adresidir.
Bu hüviyetini kazanabilmesi, hepimizin ortak talebi ve isteğidir.