Müslüman olmam neyi gerektirir? Diye düşünüp, sorgulamadan anne ve babadan gelen bir Müslümanlıkla hayatımızı idame ettiriyoruz.
En güzel ve tahrif olmamış din bizim olmasına rağmen; Dinimizin ilkelerini bilmiyor, okumuyor ve bilenlerde uygulamıyor.
Yaşantımıza baktığımızda Müslüman bir kimliğe sahip olmamıza rağmen İslam’dan ne kadar uzaklaştığımızı ve yaşadığımız Müslümanlığın içinin boşaltıldığını fark etmiyoruz.
Müslümanlık artık iktidar olmanın ve lüks yaşamanın yeterli olarak görüldüğü bir yaşam biçimine dönüştü. Zengin olalım da nasıl olursa olsun mantığı yerleşmeye başladı.
“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisi bize dokunmaz oldu. “İhtiyacınızdan arta kalanı infak edin!” ayetini duymaz olduk.
“Bizi aldatan bizden değildir!” hadisi sanki bize söylenmemiş de başkasına söylenmiş gibi önüne gelen ve fırsatını bulan kandırmakta bir beis görmemektedir.
“Komşusu kendi zararından emin olmayan Cennete giremez!” hadisini önemsemeyip komşumuza her türlü zararı veriyoruz.
Cihadı, geçmişte kalmış ve kılıçla savaşmayı esas alan bir kaide olarak görmekteyiz. Oysa Cihad, cehd ve gayret demektir.
Dinimizin emirlerinden olan Cihad emri; ilimde cihad,ekonomide cihad,çalışmada cihad vs daha birçok alanda gayret ve cehd etmek demektir.
Bugün Kuzey Avrupa Ülkeleri olan İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka ve Avrupa’nın büyük Ülkesi Almanya neden ekonomik yönden müreffeh Ülkesi konumundadır? Diye düşünmüyoruz.
Bu Ülkelerin ortak özelliği nedir? Diye araştırdığımızda görüyoruz ki, bu Ülkelerin tutucu Katolik mezhebine tepki olarak ortaya çıkan Protestan mezhebine tabi olmalarıdır.
Protestan mezhebi “Çalış, biriktir, biriktirdiğini yatırıma dönüştür” ilkesiyle hareket eden ve Kapitalizmin doğuşuna katkı sunan bir mezheptir.
Oysa dinimiz “Kişiye çalıştığının karşılığı vardır.”(Necm Suresi 39.ayet)diye çalışmayı teşvik ederken İhtiyacından arta kalanı infak etmeyi de emrederek kardeşliği ve yardımlaşmayı da teşvik etmektedir.
Katoliklik ve Ortodoksluk mistisizmi ve ruhbanlığı teşvik ederken Protestanlık vahşi Kapitalizmi ve bireyselliği öne sürmektedir.
Yahudilik ırkçılığı, faşizmi ve Kapitalizmi temsil etmektedir. İslam çalışmayı, gayret etmeyi yani cihadı emrederken Toplumun birbirine kenetlenmesi ve uçurum oluşmaması için kazanan kişinin Müslüman kardeşi ile paylaşmasını emreder.
Peki, biz Müslümanlar neden bu haldeyiz? Hem ekonomik yönden genelde Avrupa ve Amerika özelde ise Kuzey Avrupa Ülkelerinden daha fakir durumdayız.
Aynı zamanda birçok ahlaki sorunla boğuşuyoruz. Dürüstlük, doğruluk, yardımseverlik gibi hasletler yönünden zayıfız.
Oysa Dinimiz doğruluğu, dürüstlüğü, çalışmayı ve yardımlaşmayı emretmektedir. Sosyolojik bir araştırma konusu olan bu durumu iyi tahlil etmek lazım.
Biz Müslümanlar, dediğim gibi içi boşaltılan ve şekilsel bir Müslümanlığı yaşamaktayız. Kimlikte Müslüman ama yaşantıda Liberal ve Seküler olmuşuz.
“Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez” özdeyişi gibi bizim de rotamız belli olmadığı için başarılı olamıyoruz maalesef.