Mutlu olmak için insanın birçok sebebi vardır. Ama bunları görmek için insanın bakış açısını değiştirmesi gerekir.
İnsanın elindeki imkanları görmeyip başkasının elindeki imkanları görmesi mutsuzluğu için yeter de artar.
Genellikle insanoğlu imkan olarak kendi üstüne bakıp daha çok varlığa veya imkana sahip olanlara haset eder.
Oysa ki, her halükarda kendinden daha az imkana sahip olanlar vardır. Bunu görüp düşünen insan elbette mutlu olur.
İnsan mutlu olmamanın yollarını ararsa mutsuz olur. Mutlu olmanın yollarını ararsa tabi ki mutlu olur.
Bakış açısı da insanı mutsuz eden etkenlerden biridir. Bir olayda veya bir durumda iyiyi aramak insanı huzurlu kılar.
Bu konuda Bediüzzaman Said Nursi’nin çok güzel bir sözü vardır. Bu söz insanın hayatında ilke edinilebilecek bir sözdür.
Bediüzzaman Said Nursi’nin veciz sözü şöyledir: “İyi gören, iyi düşünür. İyi düşünen, hayatından lezzet alır.”
Bu söz çok anlamlıdır. Zira her durum ve her olayda iyi görülmeye müsait bir durum vardır. İşte bunu görmeye günümüzde, pozitif bakış açısı denilmektedir.
Konu ile alakalı Peygamber Efendimizin yaşadığı bir olay vardır. Bu olayda da insanın bakış açısının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.
Peygamber Efendimiz(s.a.v) sahabe ile bir gün yürürken yolda bir köpek görürler. Bu köpek leş gibi yere uzanmıştı.
Üstelik köpek kir ve pislik içinde yatmakta idi. Sahabe kendi aralarında köpeğin pisliğini birbirlerine anlatıyorlardı.
Sahabenin sözlerini duyan Peygamber Efendimiz(s.a.v) “Köpeğin güzel ve beyaz dişlerini görmüyor musunuz? “Diyerek köpekte görülebilecek güzel bir yönün olduğunu ifade etmiştir.
Birçok olayda olayın perde arkasını göremeyiz. Ya da bir sonraki aşamayı görmediğimiz için ilk gördüğümüz olayın olumsuzluğu karşısında hemen yıkılırız.
Oysa biraz bekleyip olay nereye doğru evirilecek diye beklememiz gerekir. İnsanın sabırlı olması insana ilaç gibi gelebilir.
Onun için derler ki; “Sabır acıdır, ama meyvesi tatlıdır.” Aynı şekilde; “Sabreden derviş, muradına ermiş” de derler.
Bu konuda bize en iyi örnek Hz. Eyüp’tür. Hz. Eyüp bildiğiniz gibi varlıklı bir insanmış. Etrafında çoluk çocuğu ile nam salmış birisiymiş.
Ama varlığını kaybetmeye başlayınca herhangi bir şikayeti olmamış. Ardından çocuklarını kaybetmiş yine şikayet etmemiş.
Tüm varını yoğunu ve çocuklarını kaybettikten sonra bile şikayet etmeyip mutluluğu ve huzuru elinden bırakmamış.
Tüm bunların üstüne bir de hastalık bulaşmış. Vücudu yara bere içinde iken bile şükrünü eda etmeye devam etmiş.
Sabır ederek Yaradana sığınmış. Sabrın sonunda Hz. Eyüp mükafatını elde ederek hastalığı şifa bulup varlığına kavuşmuş.
Bazı olaylar var ki, olay ile ilgili insanın elinden gelen bir şey olmaz. Bu durumda insanın kendini üzmesi, paralaması ve hayıflanması boşunadır.
Böyle bir durumda insan sabredip; “Bunda da bir hayır vardır” demesi gerekir. Zira gayb alemi insan için örtülüdür.
İnsan elbette elinden geleni yapacaktır. Ancak elinden gelmeyen için kendine rol biçip kaldıramayacağı yükün altına girmeyecektir.
Hırslı davranıp zengin olacağım deyip; ağır bir yükün altına girmesi, büyük miktarda borçlanması, ödeyemeyeceği borcun altına girmesi mutsuzluğuna yol açacaktır.