Dünya meşguliyeti, tarafgir siyaset, geçim, seçim...
Hedef ve gayeler derken bizim aslı vazifemiz olan ahireti unutur olmuşuz.
Allah'a güvenmek, tevekkül etmek, O'ndan yardım dilemek bırakılmıştır.
Bunun yerine siyasiler ümit kapısı olmuş, yardım dilenen menba olmuşlardır.
İşin dini boyutuna bakıldığında işler iyi gitmediği, dünyayı kazanalım derken dünyanın kazanılmadığı ve ahireti kayıp etme tehlikesi ise gün geçtikçe artar olmuştur.
Uyanalım, kendimize gelelim, tövbe ve istiğfar edelim.
Topçuyu, popçuyu, sanatçıyı, siyasetçiyi, ideolojiyi... Bir tarafa bırakalım.
Biraz da aslı yurdumuz olan ahirete de yatırım yapalım.
Bunun yolu da Allah'ın rızasını kazanmak ile olur.
Allah'ın rızasını kazanmanın yegane yolu da; O'nun biz insanlardan seçip görevlendirdiği Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve Sellem'i bilmek ve O'nun izinde gitmekle olur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve Sellem'in sünnet-ı seniyesine itiba etmek ise en doğru olduğudur.
Yüce Allah mealen:
"Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin ve kötülüklerden sakının." (Maide 92 ayet)
"Kim Peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur." (Nisa 80)
"peygamber size ne verdiyse onu alın ve size neyi yasakladı ise ondan da sakının." (Haşır7)
"Deki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Al-i İmran 32)
Peygamber sallallahu aleyhi ve Sellem:
"Size iki şey bırakıyor. Bunlara sıkı sıkıya sarıldığınız sürece doğru yoldan sapmazsanız. Bunlar Allah'ın kitabı KUR'AN-I KERİM ve RESULUNUN sünnettir."
(İman Mâlik Muvatta)
Unutmaya yüz tutmuş bir sünnette İTİKAF tır.
Bir müslümanın herhangi bir cami veya mescitte niyet edip (niyet ettim itikafa girmeye) az veya çok olsun beklemek ile bu sünnet yerine getirilmiş olur.
Zaman tayin etmemiş veya Nezir etmemiş ise niyetten sonra camide beklediği süre bu sünnette uygun olur.
Bu sünnettin en Efdal olduğu zaman ise Ramazan-ı şerifin son on günleridir.
Haydi önemli bir işimiz yoksa camiye giderim.
Orada itikaf'a girelim.
Camide uyumak dahi bı ibadet için geçerli ve sünnette uygundur.