Annenin acısı (eşa dayika)
Otuz beş yıllık gazetecilik mesleğinde yazdığım en zor yazıdır bu.
İnsanın, annesini anlatabilmesi ve ölümünü yazmasından daha zor ne olabilir ki?
Annenin ölümü, kayıpların en büyüğüdür kuşkusuz.
Anne acısı, acıların en bitmek ve tükenmek bilmeyenidir.
Anne hasreti yürekte iyileşmeyen bir derin yaradır.
Mevsimlerin en güzeli olan bir bahar gününde annem yaşama veda etti.
Kabullenmesi zor da olsa annem artık yaşamıyor.
Bu dünyaya beni getiren, beni ve kardeşlerimi büyütmek için büyük emekler veren ve bize sevmeyi öğreten annemdi.
Annemin yaşamı boyunca ne zorluklar ne yokluklar ne emekler vererek bizi yetiştirdiğini düşündükçe içimdeki anne acısı ve hasreti daha da büyüyor.
Annemin ne kadar iyi ve fedakar bir insan olduğunu kelimelerle anlatabilmek mümkün değil.
Hiçbir evladın, annesinin emeği, fedakârlığı ve hakkını ödenemeyeceği gibi, ben de hiçbir zaman annemin hakkını ödeyemem.
Bu yüzden anneme karşı büyük bir borç yükü ve mahcubiyet içerisindeyim.
Bu dünyadaki limanım, sığınağım ve koruyucu meleğim ne yazık ki yok artık.
Annemin bir gün olsun rahat yüzü görmediği o zorlu yaşamı, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçip duracak her zaman.
Değeri paha biçilmez bir varlık olan annemin, hasta yatağında 6 ay boyunca günden güne tükenişini izlemek kadar ağır bir acı daha yoktur herhalde bu dünyada.
Bir meleğe benzeyen annemi günlerce hasta yatağında izledim .
Doktorlar, hemşireler, onu tanıyan herkese sıcaklığını hissettirdi.
Ona pamuk anne adını taktılar.
Yaşama tutunabilmesi için bizim kadar en az onlar da mücadele etti.
Yaşı 90’ı bulan annem artık gittikçe kirlenen ve çekilmez olan dünyaya, bir hastane odasında, 1 Mayıs günü veda etti.
Doktorlar o illet hastalığı teşhis ettikten sonra ‘çok yaşamaz’ dedi.
Ama o bizi ölümüne alıştırmak için günlerce, aylarca bu hastalığa katlandı.
Habersiz bir veda değildi onunki.
Son dakikasına kadar gözlerimizin içine baka baka sonsuzluğa yol aldı.
En büyük umudum, bu dünyada en çok inandığım, sevdiğim ve güvendiğim annem ne yazık ki yok artık.
Elinde 202 taneli tespihle, o nur ve onurlu yüzü ile gözümün önünden hiç gitmiyor.
Onu unutmak ve acısını dindirecek hiçbir şey yok bu dünyada.
En büyük tesellim ise annemin, bu dünyada yaptığı iyiliklerle ve ibadetlerle şimdi cennetin en güzel köşesinde olduğuna dair inancımdır.
Cennetlik annem, bu dünyaya bir bahar günü veda ederken, doğa ise rengarenkti.
Mezarlığa giderken her tarafta çiçekler ve güller açmıştı.
Ilık bir rüzgârla her tarafı gül ve çiçek kokusu kaplamıştı.
Annemin mezar toprağına çiçekler ve yeşil yapraklar düştü.
Eminim annem cennete gitti.
Yaşadığı acılar ve zorluklarla, örnek alınacak onurlu yaşamı ile o bunu çoktan hak etti.
Annenin yeri hiçbir zaman doldurulamaz elbette.
Anneye ne kadar ağlasan ne kadar feryat etsen azdır.
Ölünceye kadar bildiği tek dil olan Kürtçe sözler ile yazımı bitirmek istiyorum.
Oxir be dayê..
Cihê te li nav gul û gulistan be.
Êşa dayika pir mezin û zehmet e,zahf kûr û girane.
Em te tu car ji bîr nakin.
Haqê xwe li me helal ke.
Oxir be dayê..
Oxira te ya xêrê be.