Tarih, insanlığın geçmişini bilmesi açısından önemli bir kaynaktır. Özellikle ders alınması ve tefekkür edilmesi için okunması gerektiğine inanıyorum. Konu ile ilgili açıklayıcı özdeyişler ve atasözleri, durumu çok güzel açıklamaktadır. Bunlardan biri de; M.Akif Ersoy’un, “Tarih tekerrürden ibarettir. Hiç ibret alınsa idi tarih tekerrür mü ederdi?” sözüdür.
Ancak şunu belirtelim ki, Tarih gerçek boyutları ile ele alınmalıdır. Gerçek boyutlu ele alınması için de gerçeklerden oluşmalıdır. Malesef tarihimizi yabancılar yazmıştır. Yabancıların yazdığı tarihe itibar edilir mi? “Hammer” ve “Lamartin” gibi yabancılar tarafından ele alınan tarihimiz ne kadar gerçekçi olabilir?
Tarihi belgelere ulaşmak için Osmanlı arşivlerinin açılması ve araştırılması elzemdir. Bugün, maalesef Osmanlı belgelerini okuyacak kişi sayısı çok azdır. Bildiğiniz üzere Osmanlı Devletinin yıkılması ve yerine Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile “Osmanlıca” kaldırıldı.
Latin harfleri ile şekillenen alfabemizin kullanılması ile Osmanlıca’dan kopmuş olduk. Bu, sadece alfabe kopuşu değil aynı zamanda kültür kopuşunu da beraberinde getirdi. Böylelikle, tarihinden ve kültüründen bihaber nesiller yetişmiş oldu; her şeyi ile insanların beyinlerine format atıldı. Artık yeni nesil, batı kültürü ile yetişmeye başladı. Kendi büyüklerinden, tarihinden ve kültüründen habersiz olan nesiller, zamanla geçmişini ötekileştirmeye başladı.
Farklı bir nesil ile karşılaşılmaya başlandı. Batı taklitçisi olmaya başlayan nesiller madde ağırlıklı düşünmeye başladı. Televizyonu, gazetesi, kitabı ile nesil değiştirilmeye çalışıldı. Reklam, propaganda ve renkli gösterilen yaşantılar, gençliği yozlaştırmaya başladı. Kullandığımız kelimeler değişmeye başladı. Bakış açılarımız bile değişti.
Ülkenin batısından doğusuna kademeli bir şekilde değişim yaşandı. İslami ve İnsani olan davranışlarımız ve konuşmalarımızın yerine Hıristiyan davranışlarını ve konuşmalarını benimsedik. Kısacası kendimizle yabancılaştık.
Bize ne oldu da böyle bir hale geldik, sorusunu sormalıyız kendimize. İnsanların birbirlerine saygısı kalmamışsa; Trafikte, sokakta, çarşı ve pazarda insanların birbirine tahammülleri kalmamışsa, bunun sorumlusu kimdir? Alışverişte birbirimizi kandırmanın olağan hale geldiği bir döneme nasıl geldik? Çocukların anne-babaya saygısı kalmamışsa, bu çocukları bu hale kim getirdi?
Mananın, değerin, kültürün, yardımlaşmanın, fedakârlığın, çalışmanın ve her şeyden önemlisi Allah korkusunun olduğu bir çağdan; Maddenin, görüntünün, çıkarın, bencilliğin, dolandırmanın ve her şeyden önemlisi Allah korkusunun kalmadığı bir çağa nasıl geldik veya getirildik?
Düşünmeden, okumadan ve hikmet gözüyle bakmadan hiçbir soruya cevap veremeyiz. İlk önce okumalıyız ki öğrenelim ve düşünelim. İnsanın en önemli vasıflarından biri düşünmek değil midir? Ana kitabımız “Kuran-ı Kerim” düşünmenin üzerinde O kadar durduğu içindir ki, birçok ayet-i kerimde “Niçin düşünmüyorsunuz?”,”Düşünmez misiniz?” gibi ifadeler geçmektedir.