Birçoğumuz bize öğretilen resmi tarih bilgileri dışına çıkmayız. Ya okumayız ya da ön yargılı olarak reddederiz.
Peki neyi reddediyoruz?
Osmanlının aslında bir değerler sistemi olduğunu reddediyoruz. Farklı bir Osmanlı bakışımız var. Doğal olarak Eğitim ve Öğretim boyunca öğretilenler ile bilgimiz şekillenmiş.
Oysa ki, Osmanlı tam anlamı ile "Barış ve kardeşlik" coğrafyası idi.
Osmanlı toplumu içinde sevgi ve hoşgörü hakim idi. İnsanlar arasındaki fedakarlık ve hoşgörü ileri düzeyde idi. İslami ilkeler üzerine kurulu bir toplumun insanları da bu inançla hareket etmekte idi.
İki insan arasında hasbelkader oluşan bir kavga ve atışmayı çevredeki insanlar önler ve kavganın büyümesini önlerdi. Kavga sonucunda taraflar arasında bir küslük oluşursa mahalle sakinleri tarafları bir araya getirerek barıştırırdı. Bu sürenin üç günü geçmemesini isteyen hadisi şerife uygun hareket eden taraflar da barışmaya hevesli olurlardı. Avrupalı gezgin Villamont eserlerinde Osmanlı toplumunu anlatırken açıkça bu durumu takdir ettiğini de yazmıştır. Peki, aynı durum günümüzde nasıl? Bunu da siz değerli okuyucuların yorumuna bırakıyorum.
Aynı durumla ilgili olarak Fransız yazar; "Osmanlı toplumunda insanların kinleri,küskünlükleri Cuma namazı önce bitirilirdi, aksi takdirde namazlarının kabul edilmeyeceği anlayışı hakimdi"
Osmanlı toplumunda kadına ayrı bir değer verilirdi. Kadın; toplumsal edebin bir gereği olarak anne ve bacı olarak görülürdü. Kadına karşı asla saygısızlık yapılmazdı. Ona karşı yapılan bir saygısızlık karşısında toplum tavır alarak saygısızlığı yapanı dışlardı. Yolda bir kadın geçtiğinde erkekler yol açar ve rahat bir şekilde geçmesini sağlardı.Aynı durumu şu an yaşadığımız toplum ve insanlar için düşünelim.
Osmanlı toplumunda evlerin kapıları üzerinde çift tokmak bulunurdu. Bu tokmaklardan biri gelen erkek misafir için, diğeri ise gelen bayan misafir için idi. Eğer gelen erkek misafir ise "Tok Sesli" tokmak ile kapıya vururdu. Böylelikle erkek misafir geldiğini anlayan hane halkından evin beyi ve yoksa erkek çocuk açardı. İçeride sadece bayanlar var ise uygun hale geldikten sonra dışarıdaki misafire uygun bir dille evde beyinin olmadığını söylerdi. Aynı durumu misafir olarak gelen bayan için de söylersek, bu defa bayan misafir "Tiz sesli" tokmağı kapıya vurur ve içerideki evin hanımı kapıyı açardı.
Osmanlı toplumunda; sadaka veren kişi ve sadakayı alan kişiler birbirini görmezdi. Sadaka yapmak isteyen kişi sadakasını, bırakması gereken yere bırakır. İhtiyacı olan kişi de sadakayı bırakanı görmeden alırdı. Bugün için düşünürsek Nereden nereye geldiğimizi anlarız?
Osmanlıda esnaf siftah yaptığı zaman ikinci gelen müşteriyi aynı işi yapan komşusuna gönderirdi. Böylece komşusunun da siftah yapmasını sağlardı. Esnaf dayanışması için kurulan Ahilik teşkilatı aynı zamanda esnafın müşteriyi aldatmasını engellerdi. Evet, burada da düşünülecek noktalar var eğer günümüze indirgersek.
Daha anlatılacak birçok konu var ama yerimiz ve süremiz dolduğu için, İnşallah sonraki yazılarımda anlatmaya devam ederim.