Bildiğiniz gibi güzel memleketimiz çok çeşitli bitki örtüsüne sahip değil.
Kurak bir iklimimiz var.
Yani bir kaç ağaç topluluğuna hasretiz.
Özellikle hafta sonu ailecek piknik yapabileceğimiz, doğayla iç içe, kamuya ait pek de fazla alanlar yok.
Hepiniz Beşiri yolundaki Kıradağı Mevkisini bilirsiniz.
Burada bir kaç ay öncesine kadar işleve giren, İl Özel İdaresi'nin kamuya kazandırdığı mesire alanı mevcut.
Gidip gördünüz mü, bilmiyorum ama benim gidip görmeye fırsatım oldu.
Hali içler acısı.
Pikniğe giden insanların yere attığı, çöp kutusuna atmaya zahmet edemediği çöpler, sönmüş kömür atıkları ve çekirdek kabuklarıyla boğuşuyor mesire alanı.
Kurumuş ağaçlar dikkatimi çekti.
Görevlilere niçin böyle kuruduklarını sordum.
Görevlilerin dediğine göre bazı piknikçiler kendilerini mangala o kadar kaptırmışlar ki, mangal yakarken yanlışlıkla ağaçları yakmışlar.
Oturmak için yapılan çardakların tahtalarını bile sökmüşler.
Masalara isimler kazınmış.
Tuvaletler kirli...
Herhâlde biz doğayla iç içe olmayı, doğaya zarar vermek diye anlıyoruz.
Ya da kamu malını kendi malımız olarak görmüyoruz.
Bence bize bu davranışlar yakışmıyor.
Ne yazık ki böyle devam edersek o mesire alanından da olacağız.
Resmî makamlara da söylemem gerekenler var.
Biraz daha peyzaj çalışması yapılsa, süs havuzları yapılsa, çimlendirme olsa ve bunların solmaması için sürekli sulama sistemleri kurulsa iyi olur bence...
Ama her şeyi devletten beklemek olmaz.
Biz de biraz daha çevreci olalım.
Daha duyarlı, daha düşünceli...
Çöpleri gereken yerlere atsak ne olur?
Hani çok da zor bir şey değil.
Tuvaletleri temiz tutsak, oraya buraya isim yazma sevdamızdan vazgeçsek…
Ateşi güçlendireceğiz diye ağaç dallarını kırıp, koparmasak ne güzel olur.
Bu doğa, bu çevre, sadece sizlerin kullanması için değil.
Sizden sonraki kuşakları düşünün.
Benim memleketime bu kirlilik yakışmıyor...
Daha temiz, daha güzel günlerde görüşmek dileğiyle...