Eskiden daha azla daha çok paylaşıyorduk. Eskiden sitelerde apartman dairelerinde üst üste değil, müstakil evlerde yan yanaydık. İç içeydik, dert derdeydik. Bütün bir mahalle kocaman büyük bir aile gibiydik.
Eskiden çok sever az gösterirdik, çok sever çok utanırdık. Sevgimizi muska gibi taşısak da üstümüzde yedi kat bezlere sarar gibi taşırdık kalbimiz de.
Eskiden anne babalarımızı öğretmenlerimize şikayet ederdik. Şimdi öğretmenlerimizi babalarımıza ispiyonlar olduk.
Eskiden daha fakir ama daha sağlıklıydık.
Okulların hemen hemen hepsinin kapısında, hepimizin elinde aynı nohut ekmek aynı beslenirdik. Nohut ekmek çok mu sağlıklıydı değildi belki ama bugün her köşe başını tutmuş zincir marketlerde öğrencilerin alıp da zehirlendiği gazlı içecek ve cipslerden daha iyiydi.
Yakın bir eğitimci arkadaşım dikkatimi çekince fark ettim. Anaokulundan lisesine sekiz okulun bulunduğu bir mahallede yaşıyorum.
İlkokulu olsun ortaokulu olsun, her öğlen arası öğrenciler 40 ya da 50 dakikalık öğlen arasına çıkıyor. Sözüm ona beslenmeye ayrılmış bu sürede öğrenciler, kantinlerden daha da çok her köşe başını tutmuş bakkal katili zincir marketlerin gazlı içecek ve cips benzeri abur cubur raflarından beslenmiyor zehirleniyor adeta.
Yani anlayacağınız sistem obez bir kuşak yetiştiriyor. Anne babalar ya farkında değil ya da umursamıyor.
Öğretmenlerin bir kısmı bu konuda farkındalık oluşturmak için çabalıyor. Fakat bu çabanın sağlıklı bir sonuca ulaşabilmesi için gerek okul idarecileri gerek yöneticilerimiz gerekse de veliler tarafından desteklenmesi gerekir.
Öğleden önce 5 öğleden sonra 2 saat ders şeklinde yürütülen eğitim çalışmasında ne yapılabilir? Öğlen arası beslenmeye ayrılan zamanda çocukların daha sağlıklı beslenmesi konusunda nasıl bir yol izlenebilir? Biran evvel bu konunun tartışılıp masaya yatırılması gerek.
Konunun uzmanı değilsem de birkaç öğretmen arkadaşımın farklı önerileri var.
Bu önerilerden en anlamlı olanı, çocukların müfredatına, sağlıklı beslenme konusunda bir ders konulması ve mümkünse bu ders kapsamında velilerin de bilinçlendirilmeye çalışılmasıdır.
Bir diğer öneri ise öğleden sonraya bırakılan iki ya da üç dersin ilk beş dersin devamına eklenerek öğlen arasının uygulamadan kaldırılmasıdır.
Elbette bu ikinci önerinin olumlu ya da olumsuz farklı sonuçları olacaktır. Olumlu sonuçlarına baktığımızda her öğlen arası velilerin okula gelip gitmesini ortadan kaldıracak, çocukların marketlere gazlı içecek yağlı cips reyonlarına akın etmesi ve bunların ortaya çıkardığı kirlilik ortadan kalkacaktır. Olumsuz sonuçlarına gelince elbette çocuklar 5 ders üstüne 2 ya da 3 ders daha yapmaktan yorulacaktır. Ve de derslerin verimliliği azalacaktır.
Başta da söylediğim gibi bu işin uzmanı olmasam da geleceğe dair ve çocuklarımız için duyduğum kaygıdan ötürü, bir an evvel konunun uzmanlarınca ve Milli Eğitim yetkililerince masaya yatırılıp tartışılması ve çözüme kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum.
Umarım yetkililer konuya ciddiyetle eğilir de zaten telefonlar ve soysal ağlarla hödükleştirdiğimiz gelecek nesli bir de obezitenin tuzağına düşmekten kurtarırız.