ODTÜ’de namaz kılan inançlı öğrencilere yapılan saldırıyı, bir vatandaş, bir Müslüman ve bir yazar olarak hem kınıyor hem de lanetliyorum.
Halkının yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu bir ülkede, her türlü nefsani ve İslam dışı davranışlara batma seçenekleri ve tuzaklarını bertaraf edip Yüce Yaradan’ına İbadet eden ve eğitim bilimle uğraşan bu değerli kardeşlerimizi, öğrencileri tebrik etmek varken onlara saldırmak, onları dövmek, inançlarıyla alay etmek hem akıl ve bilim dışı oldukça faşizan ilkel olup ODTÜ’nün gelecekteki tarihine son derece inanılmaz iğrenç bir not düşürdü desem bile az olur.
ODTÜ devrimci öğrenciler birliği kurucusu Uğur Tunçay’ın televizyon programlarında yaptığı savunmalar yetersizdir, üstelik konudan uzaklaşarak yaptığı keskin virajlarla sınıfta kaldı dersem gerçeği söylemiş olurum.
Üniversiteler belli ideolojilerin egemenliğinde olmalı mı?
İnanç, ibadet ile ideoloji aynı safta olabilir mi? Olmalı mı?
Namaz kılan öğrencileri belli bir partiye mal etmek -AK Parti veya diğer sağ görüşlü partilere hiç ayırım yapmadan yazıyorum- öyle görmek doğru mu? Hem öyle olsalar bile bu devrimcilere ve fikirlerine hiç yakışıyor mu? Devrim ile devrimcilik, inançlılara, ibadetlere saldırmak mı demektir?
Tersini düşünelim ibadet eden inançlı namaz niyaz ehli öğrenciler, devrimci öğrencilere saldırmış olsalardı, aynı eylemde bulunsalardı yer yerinden oynamaz mıydı?
Dünya basınında flaş haber olmaz mıydı?
ODTÜ’nün rektörü ne iş yapar? Makam mı işgal edip duruyor?
Niçin gereken yaptırımı yapmıyor?
Bu olayı, bu çirkin oyunu politize etmekle ne yapmak istiyor?
İstanbul’da Gayri Müslim, Ermeni, Ateist, solcu, demokrat inanın her sınıfa ve siyasi görüşlere ait dostlarım var. Her türlü birliğimiz, beraber oluşumuz, dostluğumuz, ortak paydada uygarlıktır, saygınlıktır, dostluktur, nezakettir asla saldırı değil.
Onlar inancıma, ibadetlerime son derece saygı duyarlar ve yıllardır görüşürüz, sosyal bir hayatı yaşamı insani normlarla sürdürüyoruz.
Bu provokasyonu kimler yaptı? Amaç ve hedef ne?
Ülkeyi karıştırmak istiyorlarsa büyük vebal altında kalırlar. Bu tür sosyal infiallerin kazananları olmaz. Dış güçler, ABD, Rusya, Vatikan, İsrail ve yandaşları istisna. Çok detaylı bir araştırma bu vahşi davranışın ve gayri insani, gayri medeni eylemin plan ve projelerin mimarlarının dış güçler olduğunu net olarak ortaya çıkacaktır.
ODTÜ kimsenin babasının çiftliği veya balkonu, yan bahçesi değildir olamaz da.
Değerli okurlar lütfen şu cümleme dikkat edin; Sol iktidarlar döneminde ODTÜ’de hiç de olaylar, skandallar olmamıştır. Bu düşündürücü değil mi sizce de?
Bu militan kafalılar, bu beyinsizler kiminle kozlarını paylaşmak istiyorlarsa daha mert ve realist olsunlar.
İnançlı, namaz kılan öğrencilerle uğraşmaları, onlara saldırmaları acizliklerinden başka bir şey değildir.
Allah’ın hidayet verdiği eski bir devrimci olarak kimin ne için, ne yapmak istediğini çok iyi tahmin ediyorum. Zamanı gelince bu konuda daha da yazacağım.
Fikir ve ideolojileri uygulamaları, icraatları oldukça net olarak ele veriyor kendilerini, eğer hedef mevcut siyasal iktidar ise yöntem ve uygulama çok ilkel ve yasal değil.
Her iktidar uygarca eleştirilir ama “İsrail”vari yöntemlerle olmamalı.
Her tez, karşı tez, her güç ve eylem beraberinde karşı güç ve eylemleri de davet ettirir.
Sonuç olarak böyle giderse kaybeden biz, kazananlar ise dış güçler olur.
O zaman hepimiz saflarımızda yer alırız ama biz kaybetmeyiz zira zafer Allah’a inananlarındır. Kalın sağlık ve sevgiyle siz Batmanlılar ve Sonsöz okurlarımız.