İnsanları eğiten ve öğreten öğretmenlerdir. Bir toplumun yetişmesi öğretmenlerin kalitesine ve eğitimine bağlıdır. İnsanlara ahlakı, doğruluğu, çalışkanlığı, ileriyi görmeyi öğreten öğretmenlerdir. Bu nedenle toplumların daha iyi bir konuma gelmesi için Öğretmenlere gereken önem verilmelidir.
Maalesef gün olmuyor ki Eğitim kurumlarımızda görev yapan bir öğretmenimiz saldırıya uğramasın. Cidden bu şaşılacak bir durumdur. İnsanların eğitimi ve öğretimi ile ilgilenen, insanlara gelecek için yön veren Öğretmenlerin şiddetle karşılaşması aslında birçok yanlışın bir arada olduğunu göstermektedir.
Bu tür şiddetlerin en büyük kaynağı Devletin öğretmene bakışı ve öğretmen politikalarıdır. Şunu açık bir şekilde belirtmeliyiz ki Öğretmenler günümüzde değersizleştirildiği kadar hiçbir dönemde değersizleştirilmemiştir. Aslında muhafazakâr iktidarların Peygamber Mesleği olan Öğretmenliğe daha çok önem vermesi gerekirken ne yazık ki olağan akışa ters bir uygulama ile Öğretmenlere gerek önem verilmemektedir.
İktidarın buna yola açan uygulamalarından bazıları kanımca şunlardır.
Bunlardan ilki; öğretmenlerin kıymetinin bilinmemesidir. Bilhassa iktidar tarafından önemsenmeyen öğretmenler, toplum içinde olumsuz karşılanmaya başlamışlardır. Yönetimin öğretmeni önemsememesi idari ve hukuksal alanda da kendini göstermiş, eğitimde öğretmen haricinde her şey öğretmenden daha kıymetli hale gelmiştir.
Aynı şekilde “Öğrenci merkezli Eğitim” adı altında eğitimin değil de öğrencinin merkeze alındığı anlayışta, Öğretmenler; eğitim ve öğretimden çok öğrenciyi memnun etme, onun arzu ve isteklerini yerine getirmek üzere hareket etmek zorunda kalmışlardır.
Ailelerin memnun edilmesi adına, öğrenciyi sınırsız bir özgürlükle besleyen eğitim sistemi, saygı, sevgi, ahlak, edep, terbiye ve disiplin ilkelerinden tamamen uzaklaşmış, dileyenin dilediğini yapabileceği bir eğitim ortamı oluşturulmuştur. Sevgi, saygı ve ahlakın yok edildiği bir eğitim ve öğretimden bahsetmek mümkün değildir.
Öğretmeni mağdur eden ve toplumda itibarsızlaştıran önemli bir diğer etken ise ücret seviyesinin düşük olmasıdır. Bir öğretmen en az dört yıl eğitim görmesine, yüksek lisans ve doktora gibi kariyerler edinmesine, birçok eğitim ve sınavdan geçmesine rağmen kendileri ile aynı statüde eşdeğer, dört yıllık üniversite mezunu mesleklere göre en düşük ücreti almaktadır.
Günümüzde tek ölçüsü maddi kazanç olarak görülen toplumda, ücret anlayışı, öğretmenin itibar görmesini engelleyen önemli bir etkendir. Bu nedenle öğretmen için hukuksal düzenlemelerden önce ücret denkliğinin düzenlenmesi gerekmektedir.
Öğretmenlerde itibar kaybının bir diğer nedeni de ihtiyaç fazlası Eğitim Fakültelerinin açılmasıdır. Ayrıca her dört yıllık üniversite mezunlarının Formasyon alarak öğretmen olabilmeleri ihtiyaç fazlası öğretmen oluşturmakta, bu da Öğretmenleri itibarsızlaştırmaya yol açmaktadır.
Sözün özü; Öğretmenler üzerinde oluşturulan olumsuzlukları gidermek için öncelikle iktidarın Öğretmenlere gereken önem ve değeri vermeleri gelmektedir. Öncelikle Öğretmenlerin aldıkları ücret seviyeleri en azından diğer üniversite mezunlarının aldığı ücret seviyesine denkleştirilmelidir. Akabinde yapılacak planlamalarda öğretmen ihtiyacı gereği kadar belirlenmeli ve üniversiteler bu doğrultuda mezun verilmelidir.
Son olarak; Kutsal meslek olan Öğretmenliğin itibarının arttırılması Öğretmenin saygınlığının korunması ile gerçekleştirilir. Bilinmelidir ki Öğretmenleri değersizleştirilen bir toplumun geleceğinin olması mümkün değildir.