Geçen haftanın en acı haberlerinden biri Batmanlı bir öğretmenin ki henüz yeni atanmış bir öğretmenin, geçici bir süreyle çalıştığı otelde çıkan bir kavgada başına aldığı darbelerle hayatını kaybetmesi idi. Öğretmenler gününü bir öğretmen olarak göremeyen Nizamettin Arslan’ın ailesine sabırlar diliyorum.
Felsefe öğretmeni Nizamettin Arslan’ın yıllar süren eğitiminin ardından ve belki de yıllarca beklediği atamasının da akabinde 52 gün süren hastane sürecinin sonrasında hayatını kaybetmesi üzücü haberlerimizden biriydi. Bu hadise adli bir vaka mıydı yoksa bir hafta önce yaşanan vakadaki gibi faşizan bir saldırının sonucu muydu bilemiyoruz ama Nizamettin Arslan’ın henüz atandığı görevinde ilk öğretmenler gününü öğrencileriyle beraber kutlayamamış olması ailesi ve yakınları açısından dayanılmaz bir acıdır. Kendisine Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Daha önce bir yıllık öğretmenlik deneyimi olan biri olarak elbette ki öğretmenlerimizin yaşadıklarına zorluklarına kısmen de olsa yakından tanıklığım var. Toplumun nezdinde, dışarıdan görüldüğü ve sanıldığı gibi kolay olmayan onurlu bir meslek.
Hele ki Milli Eğitim gibi bir kurumun milli saçmalıklarına muhataplıklarıyla politik siyasal ayrımın, kayırmacılığın kurbanlıklarıyla öğretmenlerin, ideallerini muhafaza etmeye çalışmaları, moral ve motivasyonlarını tüm idarecilerinden korumaya çalışarak çocuklara bir şeyler öğretebilmeleri alkışlanacak bir çabadır. Bunu başarabilen öğretmenlerin bir kısmını yakından tanıyor olmak ve yaşadıkları tüm sıkıntılara nasıl göğüs gerdiklerini biliyor olmak bu ülkeye ve bu ülkenin insanlarına dair umutlarımı besleyen en önemli kaynaklardan biridir.
Biliyorum ki eskisi gibi ne veliler ne de öğrenciler nezdinde hak ettiği değeri göremiyor öğretmenlerimiz. Okullarında darp ediliyor, idarecilerince haksızlığa uğruyor, öğrencilerin ve velilerin saldırısına maruz kalıyor, emeğine karşılık aldığı maaşla ay sonunu bulamıyorlar.
Muhakkak ki bu durumun müsebbibi birçok faktör vardır. Ama bu faktörlerin en başında hükümetin öğretmenlerimize verdiği değer onlara layık gördüğü haldir. Atanamayan öğretmenler için “yem bekleyen güvercinler” diye bir tabir kullanabiliyorsa hükümet yetkilisi bir bakan, öğretmenin saldırıya uğrayıp darp edilmesine de öldürülmesine de şaşırmamak gerekir.
Görev bekleyen binlerce öğretmen olmasına rağmen, atamaları yapılmayarak hala ek ders ücreti karşılığı çalıştırılıyorlarsa, toplumun nezdinde saygınlıklarının devam etmesini beklemeyin ve öğretmenler gününüz kutlu olsun diyen mesajlar yayınlayıp durmaktan vazgeçin artık.
“Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Ulusal mücadelemizi verebildik mi? Onu da geçtim şehrimizde, hatta daha da daraltalım mahallemizde, olmadı evimizde bu mücadeleyi en çok da kendimize dönük tamamlayabildik mi?
Yok hiç birini yapamadık. Kadına yönelik şiddet hala en bariz haliyle devam ediyor. Ve bunu devam ettiren bilerek ya da bilmeyerek sürdüren bizden başkası değil. Evinizde annenize, kardeşinize, ablanıza, yengenize, kızınıza dönük davranış biçimlerinizi aklıselim olarak bi gözden geçirin emin olun o şiddetin faillerinden biri de sizsiniz.
Çıkıp en kallavi sözcük ve cümlelerle ahkam kestikten sonra evinizde o şiddeti devam ettiriyor olmak nasıl bir ikiyüzlülüktür ve kadınlarımız bu ikiyüzlülük arasında nasıl şiddete maruz kalıyor bir düşünün derim. Uluslararası ya da ulusal mücadeleyi geçin evsel mücadeleyi başlatın önce içsel mücadeleyi başlatın.
Kadınlar için, kadınlara yönelik şiddete karşı cümlelerinizi yeniden kurmakla başlayın derim.