Mesele bu millet ve bu vatan için ölebilmekte değil. Mesele bu milleti yaşatabilmek ve bu millet için ya da kendi ve sevdikleri için yaşayabilmekte.
Çaki ve tutsaklıklarımız üzerine birkaç kelam edince kimi dostlar hayırdır demeye başladı bana. Hayırdır elbet, şer gibi görünse de Rabbim temiz akıl sahipleri için o şerden hayır kapısını açar muhakkak.
Belediyeler kayyum atanmış.
Milletvekilleri tutuklanmış.
Şırnak yerle bir olmuş.
Öğretmenler ve daha nice memur işinden edilmiş.
Trump Başkan seçilmiş.
Başkanlık sistemi geldi geliyormuş.
Terör saldırıları bitmek bilmiyor, çatışmalarda ölen insanların haddi hesabı yokmuş.
Gazeteler, dernekler kapatılıp duruyormuş.
Euro yükseliyor, Dolar tırmanıyor, altın hop oturup hop kalkıyormuş.
AB müzakereleri bitti bitecek, vizesiz Avrupa rafa kalkıyormuş. DAEŞ, PKK, DHKPC örgütler ve eylemleri bitmek bilmiyormuş.
Sapığı, canisi vs. derken onca memleket meselesi varken Penguen belgeseli kıvamında yazılar da ne oluyormuş diyenler var bana.
Bana bir şey olmuyor. Dönüp bakın kendinize size ne olduğunun farkında değilsiniz.
Konuşarak, tartışarak bugüne değin tek bir çöpün yerini değiştirebileceğinize inananınız varsa konuşmaya, tartışmaya, sataşmaya, boğuşmaya devam etsin. Artık ben inanmıyorum. Ve mümkün olduğunca sizden ve mevzularınızdan korunmaya çalışacağım.
Tek tük de olsa sevdiğim bir iki dost büyüğüm ki biri sevgili ağabeyim, yürek yazısı demiş tutsaklıklarımız başlıklı kelamıma, yeter bana, sesim kelimelerim kendine sığınak olacak kulağını bulmuşsa.
İnsanların çocuklarına Savaş, Tekoşin (mücadele), Şervan, Çekdar, Çeko (asker, silahşör), Dijwar (sarp, çetin) Berxwedan (direniş) Hawar (imdat) bu coğrafya da bu hastalıklı bu marazi hali sürdürmeye ne kadar da hevesli herkes.
Geçmişimiz ve biz yetmezmiş gibi geleceğimizi de aynı arızalara bulamak niye.
Sözün, eleştirinin, tartışmanın, müzakere etmenin hükmü yok madem, oluyor olacak olan madem, madem ne deseniz birileri istediği her şeyi yapıyor ve bunu eskiden olduğu gibi kılıfına uydurma çabaları da yok. Ben de o çıplak hukuksuzlukları ve uydurmaktan vazgeçtikleri kılıfları yazmanın bir anlamı yok diye düşünüyorum. En azından cephelerinde siper almış dostlara meramımı anlatmaya çalışırken ortaya çıkan kırgınlıklardan da kurtarmış olurum.
Diğer yandan şunu da söylemekte fayda var. Bir çatışmada legal ya da illegal taraflardan birini eleştirmek mümkün değilse diğerini eleştirmek de ahlaki değildir.
Ne zaman ki taraflardan ikisi de eleştiriye tahammül etmeye başlar o zaman belki ikisine de söyleyecek sözümüz olur.
Aksi halde biri kendini sahip olduğu güç ve o gücün tehditleriyle koruyup kollar ve eleştiriyi en ağır şekilde cezalandırır, o zaman düşmanını da korumuş olur.
Yazımın ilk paragrafının kaynağına dönersem, Batman’da iki vakfın şubeleri tarafından “Peygamber Efendimiz ve 15 Temmuz Şehitleri’ni Anma Programı düzenlendi. Bu programda Vali beyin konuşmasında zikrettiği bir cümle var ki o cümlenin ruh halimizin özeti olduğunu belirtmek istiyorum.
“Eğer vatanı ve milleti için bu millet ölebiliyorsa, dünya var oldukça bağımsızlığından asla ve asla ödün vermeyecektir”
Meselede o bağı savaştan ve şiddetten koparmak değil mi, mesele ölmek ölebilmek değil yaşamak ve yaşatabilmek olmamalı mı?
Birliğin her birimizin kafasında ve tanımlarında ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğine ise hiç girmeye lüzum yok. Yok, çünkü bir düşünemeyeceğiz çünkü bir değiliz.