Fırsat bulursam defin işlerine gitmeye ve yardım etmeye giderim.
Mezarlıkları ziyaret etmek, kabirlerde yatan kişileri tanıyorsam hayatlarını hayal etmek hoşuma gider.
Kabri, toprağın altını, haşereleri, sorgu meleklerini düşünür ve de korkarım.
Hele can çekişme, Azrail'i görme anı, aman Allah'ım ne korkunç, düşündükçe dehşete kapılırım. Çok sevdiğin, uğruna nice fedakârlık yaptığın, ebedi sandığın ve her şeyim olan dünyayı terk etme, meçhule gitme, ölümün dehşeti, Azrail'in heybeti... Düşünmesi bile tüylerimi diken diken ediyor.
Gerçeklerle yüzleşmek, kaçınılmaz bir sonu bilmek, bana korku verse de yine yüz yüze gelmek isterim.
Yüce Allah el cuma 8 ayette; "De ki, doğrusu kendisinden kaçmakta olduğunuz ölüm sizi mutlaka yakalayacaktır. Sonra gizliyi de aşikarı da bilen (Allah'a) döndürüleceksiniz. O size neler yaptığınızı tek tek haber verecektir.”
Madem ölümden kurtulmanın çaresi şu ana kadar bulunmamış, ölümden sonrasına hazırlık yapmak en mantıklı olanıdır.
Mezarlıklara gitmeyi, tefekkür etmeyi, hayatın faniliğini, asıl yurdumuzun burası olduğunu bilir ve huzur bulmaya çalışırım.
Yüce Allah Enbiya suresi 35 ayet; "Her canlı ölümü tadar. Bir imtihan olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Bize döndürüleceksiniz..."
Mülk suresi 2 ayet; "O ki hanginizin daha güzel amel işleteceğini denemek için ölüm ve hayatı yaratmıştır."
Babamın mezarına gitmek, onun hayatını tefekkür etmek, bize karşı sevgi ve şefkatını düşünmek, yasın okumak, dua etmek, ahireti düşünmek, cennete gittiğine ve benimde bir gün öleceğimi, eğer Allah'ın rızasını kazanacak bir yaşam sürdürürsem ona yanı babama kavuşacağımı bilmek bana huzur veriyor.
Dinimiz İslam'a göre ölen kişiyi; belediyenin, hocanın veya görevli memurun değil en yakınını yıkaması doğru olandır. Hikmeti olarak da bazı görüşlere göre yıkama esnasında cenazede gözükebilecek nahoş bazı hallerinin ifşa edilmemesi olarak söylenir.
Doğrudur ancak eksiktir. Rahmetli babamın cenazesini ben yıkadım niçin eksik olduğunu o zaman daha iyi anladım. Kocaman babam, uzanmış, hareketsiz, konuşmaz, yüzü bir başka mana, artık son temizlik ve son yolculuk, bir daha görmeme... Ölümün o soğuk yüzü beyninde yer eder. Ölümü düşünür hep Allah'a sığınırsın.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
"Lezzetleri kesip atan ölümü çokça zikrediniz."(tirmizi)
Bazen Tv. lerde kocaman Prof. veya uzmanlar; "uzun yaşamanın sırları", "yüz yaşından fazla yaşamanın sırları", "Hangi ülkede üzün yaşamın sırları" gibi flaş haberler veri, kitaplar yazılır, milyonlar, dünya çapında milyarlarca okuyucu kitlesine ulaşır, bir çoğu da kitaplarda yazılanları hayatına rehber eder ve öyle yaşamaya çalışır. Ancak sırası ve zamanı gelen yine ölür.
Oysa olması gereken uzun ve sağlıklı yaşamın yanında bir de doğru yaşamı da eklemek.
Genç yaşamanın ruhen mümkün olsa da bedenen belli bir süre sonra mümkün olmadığını, uzun yaşam olsa da ebedi olmadığın anlatılsa.
Sağlıklı ve uzun yaşam için uzmanlara kulak verilirken doğru yaşamak içinde din adamlarına kulak verilse. Dünyanın faniliğine ve ahiretin ebediliğine inanılsa.
Onun için deriz ki ebedi, sağlıklı, genç, mutlu, tüm arzu ve isteklerinin yerine geleceği ahirete hazırlığı için, salih ameller yap yoksa bu dünya ölümle gittiği gibi ahiret cehennem olabilir.