Yaşadığımız yüzyıldan olsa gerek.
Milenyum çağını yaşıyoruz.
Gündem o kadar hızlı ve baş döndürücü bir şekilde akıyor ki.
On dakika önceki bir bilgi teyide muhtaç kalıyor.
Yapılan ciddi bir açıklama on dakika sonra yerini başka ciddi bir açıklamaya bırakıyor.
Hangisi ciddiydi veya ciddiye alınmalıdır, o bile artık on dakika içinde tartışma konusu.
İran'da bombalı saldırı haberi Ortadoğu'da konuşulurken, on dakika sonra aynı yerde İran'da ikinci patlama oluyor.
Birinci patlamada kaç ölü kaç yaralı var.
İkinci patlama da durum nedir, her şey on dakika içinde değişiyor.
İlk patlama sonrası yapılan ciddi açıklama, yerini ikinci patlama sonrası ikinci bir ciddi açıklamaya bırakıyor.
İki ciddi açıklama arasında tonlar ve duruşlar bile o kadar farklı ki.
Nefretin ve öfkenin sınırları zorlanıyor.
Sonra bir anda Lübnan'da Hamas liderine suikast oluyor.
Ve Terörist devlet İsrail ile ABD'den açıklama geliyor.
Gazze'de patlamalar ve sivil ölümler devam ediyor.
On dakika öncesine dönün, sonra on dakika öncesine ve daha önceki on dakikalara.
Anbean değişiyor her şey.
Sahi gündem neydi, neyi konuşuyoruz bugün ve on dakika sonra ne konuşacağız.
Bütün yazılanlar çöpe gidecek birazdan çünkü on dakika sonra yeni bir gündemimiz olabilir.
Nasıl olsa milenyum çağındayız ve on dakika içerisinde çağ bile değişebilir.
Bütün bunların tam ortasında insan var.
Acımasız, pervasız, kötü ve birazcık iyi.
Merhamet yok, insan onuru yok.
Ölüm ve acı var.
Çocuk cenazelerine çokça alıştık.
Ne demişti şair, "etimle, kemiğimle bu çağdan nefret ettim."