- canım'a -
Ruhum, bedenimden firar etme çekip gitme, sonsuzluktaki yerini arayıp bulma arzusuyla yanıp tutuşuyorken,
Onunla bedensiz, fiziksiz ve mekânsız ruhsal bir yolculuğun son durağında yollarımız kesişti.
Tanıştık ya da tanıştırıldık, varlığı varlığıma bahar oldu, can oldu.
Ben oldu. Başlangıçsız ve bitimsiz bir '' aşk'' oldu. İyi ki de oldu.
Ona olan tutkuma, sevgime, bağımlılığıma yahut her an özlemime bir isim bulamadım, hem kodlamaya bu kozmik evrende onu geometrik olarak sınırlandırmaya gerek yoktu.
Benim onda; onun bende ne olduğu, kim olduğu nedensiz ve niçin’siz, ikimiz de biliyorduk ve kabullenmiştik
'' aşkın esiri olduğumuzu ''. An oldu dram şiir'im oldu hep onu yazdım, hep ona yazdım sevgiyle, acılarla, ayrılıklarla zaman zaman isyanlarla.
Solmuş bir gülün
Şarabi rengindesin.
Batmakta olan günün,
Eflatun rengisin.
Herşey'den önce sen benimsin
Kader çizginim.
İstesen de sen beni
yüreğinin aşk ile kesiştiği
kader çizgisinden silemezsin.
Mehmet EKMEN
Ruhsal birliktelikler bedenleri aşar da geçer. Bunu anlayanlar anlar ama anlatamazlar bu gizemi.
Hakikatlerin haykırdığı bu âlemde hayal etmek ruhun çektiği elem değilse ne dir?
Ellerini tutmak, göz göze gelmek, saçlarına dokunmak bu fiziksel hazlar çok küçük kalıyor olmalı ona olan ruhsal doyumunun yanında.
Onu sevmek, onunla olmak, onu mutlu etmek ve mutluluğunu yaşamak için ne zamana ne de mekâna ihtiyacım yok, O hep bendedir ve benimdir.
Bu bir tutku mu? Devasız bir hastalık mı? Aşkın ta kendisi mi?
O bilir ben bilirim çünkü bu moddayız. Ne zaman gelişti? Nasıl oldu? Kim başlattı? Bu soruların cevapları evrende dalga dalga hür ve aşkça gezer durur.
Yüksek katmanlarda erişebilene aşk olsun.
Yastığa kafasını koyar, kapar gözlerini beni arar ruhsal gezintisinde hayal eder, uyumak ister.
Bedeni yorgun mu yorgun.
Dolar düşünce girdabına ruhum ve bedensiz varlığım kuşatmıştır her yönünü ve yanını mutlulukla mutsuzluğun kesişim noktasında sallanır durur, bir o yana bir bu yana.
Gel-git'ler yaşamak sevdalılar içindir.
Sesine, sesinin rengine gülüşüne sözcüklerine, konuşamadıklarına gizlediklerine, kendine sakladığı ve hapsettiği kendini ve beni özlüyorum.
İkimiz de eylül aşığıyız, Eylül bize hüzün veriyor olmazsa olmazımız Eylül’dür.
Eylül ikimizindir, Eylül’lere aidiz, Eylül’ler bize ait, sevgi mevsimimiz eylül oldu.
Sevmem yöresinden bana doğru esmeyen meltemleri.
Endamını, bakışını, yürüyüşünü portresini gök kuşağının renkleriyle tablolaştırmayan gün doğumlarını, gün batımlarını görmek bile istemem.
O benim ufuk çizgim olmalı var oluş nedenim.
Diyecektim ki ben onu seviyorum, o sevmese de aşk ve aşıklar iniltilerle karşılık veriyorlar bana:
'' Seven sevilmez mi? '' ona olan sevgin, ona olan sevgin onun sevgi pınarından akan bir sel değil mi? '' Gözlerim ıslanıyor duyduklarıma''
LEYLİ GÖZLER
Gel, bekletme,
Gecikmeden gel.
Geldiğinde bulamazsan,
İçin yanar,için kanar.
Benim yandığımca,
Bir gün doğumunda gel,
Karanlığı Leyla’nın,
Leyli gözlerine bırakarak,
Gel.
Gün seninle başlayıp,
Hiç bitmesin.
Gök kuşağının renklerinde,
Buluşmak üzere gel,
Ayrılığı kurşunla da gel.
04/08/2016 - İstanbul
Ruhumdan esintiler başlığı altında yazmaya çalıştığım bu tür karalamalarım kimi zaman ütopik kimi zaman çok sevdiğim gerçek bir sevgiliden ilham alarak gerçekleşiyor.
Ona özlem'in hikâyesi sipariş değil yapay hiç değil.
Bir güzele, bir cana bir sevgiliye ve onun güzel duygularından, muhabbetinden etkilenişim sonrası yazdığım bir duygu selimdir.
“Çöplüğe ve yığınlara dönüştürülen bu gezegen sevgi ve aşk olmadan yaşanır mı?” diye düşünüyorum.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.