Ortadoğu yavaş yavaş savaşa çekiliyor.
Ortadoğu’nun merkezine yerleştirilen İsrail ve Amerika Avrupa ülkelerini de yanlarına alarak bir kez daha Alemi islama karşı Haçlı Seferini başlatıyorlar.
Gazze de katledilen, evsiz yurtsuz bırakılan, kadın çocuk yaşlı genç demeden insanları öldüren İsrail, vahşiliğine ve caniliğine devam ediyor. Masum insanları öldürmekten kaçınmıyor. Daha doğmamış bebeleri bile potansiyel birer suçlu görüp öldürüyor.
Dünya, bu zulme sessiz kalmasa da güç sahibi olmayan kitleler bir şeyler yapamıyor.
İsrail ve Amerika’yı lanetleyip kınasalar, bağırıp çağırsalar, öfkeden ağlasalar da hiç kimse seslerine kulak vermiyor. Zorba güç odaklarının umurunda olmuyor.
Müslüman halklarda çaresiz, ellerinden bir şey gelmiyor. Çizilmiş olan milli sınırlar, Müslümanların ümmet olmasını engellediği gibi, kontrol altında da tutulmalarını da sağlıyor.
Müslümanlar mahkûm, Müslümanlar çaresiz, Müslümanlar mahpus…
Müslümanlar soykırıma uğrayan, yok edilen, katledilen Müslüman kardeşlerine bir yardım eli uzatamıyorlar. Sınırların ötesinden ne kadar bağırıp çağırsalar, gösteri ve yürüyüşler yapsalar, haykırıp tehditler savursalar da zalimler duymuyor, tınmıyor, çekinmeyip korkmuyor. Suçlamalara hesap verme gereği bile duymuyorlar. “Biz istediğimizi yaparız, elinizden geleni ardınıza koymayın” dercesine çocuk katliamlarına ve soykırımlarına devam ediyorlar. Yaptıkları caniliklerle dünya ya da meydan okuyorlar. Amerika ve İngiltere desteğinde Ortadoğu’ya had bildiriyorlar. En önemlisi de işgale hazırlanıyorlar. Bunun içinde önlerinde hiçbir engel yok…
Gazze katliamı ve Filistin’in işgali soykırıma dönüşüyor.
Amerika, İngiltere, Fransa ve Avrupa Devletleri yeni bir Haçlı Ruhu ile saldırıyorlar.
MS 1090’lı yıllarda Haçlı Seferlerini oluşturan devletler ile bugün saldırıyı yapan devletler aynı devletler. O gün Kudüs ve Kutsal toprakları işgal etmek için karadan ve denizden saldıranlar, bugün hem karadan hem denizden ve hem de havadan saldırıyorlar. Her türlü zulüm ve katliamdan geri durmuyorlar. Müslümanların arasına nifak tohumları serpiyorlar.
Amerika, Ortadoğu da ateşi harlıyor.
İsrail; Amerika ve İngiltere’den aldığı desteklerle Filistinlileri katletmekle kalmıyor, çevre ülkelere de savaş kıvılcımları saçıyorlar. Filistin’den sonra en yakın hedef, Suriye ve Lübnan olduğu çok açık.
Amerika, İngiltere, Fransa ve Avrupa devletleri denizlere yığdıkları savaş gemileriyle Yemen ile Irak ve Suriye de konumlanmış anti Amerikancı gruplara saldırılar düzenliyor.
Nihai hedef Armageddon savaşı… yani Melhâme-i Kübrâ ile kıyamet savaşının yapılması.
Bununla Müslümanların varlığına son verdirilmek isteniyor… Planlar bunun üzerine kurulu.
Bizlerinde bu savaşa hazırlıklı olmamız gerekiyor. Hangi safta yer alacağımızla çok önemli. Saflarımızı Allah için sıklaştırmak zorundayız. İnsanlar kardeş olabilir ama ilk elde Habil’in yanında mı yoksa Kabil’in yanında mı yer alacağımız çok çok daha önemli…
Bu konuda öncelikli meselemiz İslam Kardeşliği…
Kardeşlik hukuku bizlere kimin dost kimin düşman olduğunu gösterecek tek dayanak…
İslam Kardeşliği bu hukukla belirleniyor. Gerçi zalimin karşısında mazlumun yanında durmak her şeyi çözüyor ama yine de Kardeşlik Hukukunu doğru bilmek gerek…
Aramızda kardeş gibi görünüp nifak sokacak İsraillileşmiş ve Amerikanlaşmış birçok devşirme bulunuyor. Bir de bizleri en kolay vurabildikleri nokta mezhepçilik.
Bilhassa ŞİİCİLİK ve SÜNNİCİLİK…
Hz. Muhammed (sav)in vefatından sonra aramıza konulmuş en büyük fitne…
Bu fitne bu gün hala devam ediyor. Bilhassa özel yetiştirilmiş alim kılıklı ajanlar tarafından yürütülüyor. İşin kötü tarafı bu ajanlara gönüllü hizmetkarlık yapan nice sarıklı cübbeli alim kılıklı mutaassıplar var. Akıl, izan ve ferasetten mahrum olan ve hakikatinde mukallit iken kendilerini allemeyi cihan zan eden bu tarz ulemalar, mezhep taassubuyla halkı Allah adına birbirine kırdırmaya çalışıyorlar.
Oysa İslam Kardeşliğinin gereği olarak Allah için birbirini sevmek, saymak, desteklemek, koruyup kollamak zorundalar… Allah için kardeş olmak zorundadırlar.
İslam hukukunda Şiiler ve Sünniler kardeştirler. Bu nedenle de kanları, canları, malları, namusları birbirlerine haramdır. Bunun aksini iddia edenler ise hıyanet ve delalet içindedirler. Ehli hak olmadıkları gibi ehli nifak ve ehli fitnedirler.
Şu hepimizin bilmesi gereken bir hakikattir. Şiiler ve Sünniler arasında kardeşlik tesis edilmeden Emperyalist Amerika’yı bu topraklardan, İsrail’i Kutsal belde Kudüs ve Filistin’den çıkarmamız mümkün değildir.