Rahmet, Bereket, Mağfiret ve cehennemde azat olan bu ay, içinde çok güzellikler barındıran, akraba, komşu, dost ve ahbapların birbirini daha fazla hatırladığı müstesna bir ay’dır.
Bakara suresi 184 ayetteki:
“Sizden her kim hasta olursa yahut yolculuk yaparsa, başka günlerde sayılı günleri oruç tutsun.” Ayetine dayanak gösteren fıkıh imamları yolculuğa çıkan ve seferi sayılan birisinin orucunu açması mubah olduğu gibi hasta olanın da orucunu bozması mubahtır.
Hastalık: İnsan tabiatının bozulmasını gerektiren bir düzensizliktir. Kişinin hastalık durumuna göre de orucunu tutmaması sınıflandırma yapılmış bazı durumlarda orucu tutması caiz görülmemiştir.
Kişi oruç tuttuğu takdirde bu hastalık ile berber insana çok büyük bir zorluk veriyorsa yahut oruç tuttuğu takdirde İnsanın ölmesinden yahut hastalığın artmasından yahut hastalığın iyileşmesinin gecikmesinden korkulursa bu hastalık oruç tutmamayı mubah kılan bir hastalıktır. (ezzuheylı) Bunun dışındaki hastalıklar için orucu bozmak mubah değildir.
Bu hastalığı kişide görülen belirtiler, tecrübe yahut işin uzmanı adaletli Müslüman bir tabibin haber vermesiyle oluşan kuvvetli zan ile olur.
Hanefi mezhebinde küvetli zanna göre hasta veya zayıf düşmekten korkan kimse de hasta olan gibidir.
Şafii ve Hambelli mezhebine göre sağlam adam hasta gibi değildir, küvetli zan ile orucunu bozamaz.
Eğer oruç tutmaktan ötürü kişinin ölmesi kuvvetli bir kanatla sabit olursa yahut duyularından birinin şiddetli zarar görmesi söz konusu ise orucu bozmak vacip olur. Yanı orucu tutması caiz değildir.
Hanefi mezhebine göre: Savaşta zayıf düşmekten korkan askerin seferi olmasa da savaşa çıkmadan önce oruç tutmaması mubahtır.
Humma nöbeti olan kimsenin yahut adet göreceğini tahmin eden kadının bu durumlarının bulunduğu kanaatinde ise orucunu açmasında bir beis yoktur.
Değerli okuyucularım oruç ayı boyunca sizinle paylaştığım veya paylaşacağım yazıların fıkıh konusundaki kısmı, İslam fıkhı ansiklopedisi Prof.Dr. Vebe Zuheyli, Hidayetul habip, Büyük Şafii ilmihali Diyanet ilmihali, Sirac-ül vehac, Muğni ve diğer kaynaklardan istifade ederek yazmaktayım.
Yine seferi mesafesinde olmasa da cihat, oruç tutmamayı mubah kılan sebeplerdendir. Bunun sebebi düşmana karşı olmak ve Mekke’nin fethi esnasında Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in uygulamasıyla amel etmektir.
Cumhura göre hastanın iftar etme ruhsatında faydalanmaya niyet etmesi vacip değildir. Şafii mezhebine göre vaciptir.
Eğer hasta kişi hastalığı esnasında oruç tutarsa, bu oruç onun için farz oruç yerine geçer.
Hanefi ve Şafii mezheplerine göre, hastalık oruç tutmamayı mubah kılar. Hanbeli mezhebine göre hastalık halinde oruç tutmamak sünnet ve tutulması mekruhtur.
Hasta veya yolcu orucu tutmak niyeti ile sabahlar, sonradan bu özür ortadan kalkarsa orucunu bozması caiz değildir. Ancak oruç tutmamak niyeti ile sabahlayıp da sonradan özür kaybolsa, günün geri kalan kısmında oruç tutmaması caiz dir. Yine oruç tutmamayı mubah kılan bir sebepten dolayı oruçsuz sabahlayan kimse günü geri kalan kısmında özür yok olsa dahi cumhura göre oruç tutmayabilir. Ebu Hanife ise buna muhaliftir.
Kişi hasta olduğu halde bedeninin bir uzvuna veya hayatına mal olacağından küvetli bir şüphe duymaz ise oruç tutmaması caiz ise de orucu tutması daha doğrudur.
İslam tam ve noksansızdır. Bilinmesi, uyulması gerekenler Kur’an da tamdır. Peygamberimiz sallallahu alethi ve sellem Kur’anı yaşayarak, sözleriyle İslam’ı anlatmış, sahabeyi kiramda öğrendiklerini bir sonraki nesle öğretmiş ve ta günümüze kadar bu din hiç değişmeden Kur’an’a en uygun biçimde nasıl uyulur ta günümüze kadar gelmesinde pay sahibi olmuşlardır.