Öyle bir dönemden geçiyoruz ki kimse paranın nereden geldiğin bakmıyor.
Yeter ki para gelsin, nereden ne şekilde geldiği kimsenin umurunda değil.
Eline geçen, kazancına kazanç katan, para alın teri mi, din açısından haram mı helal mi?
Kimse işin bu kısmını merak etmiyor.
Yeter ki kazanç hanesine para girsin, bu paranın adresi kaynağı kişiler için mühim değildir.
Bu tespite nerden vardığımı size bir örnekle anlatmak istiyorum;
Günlerdedir Batman’da bankaların önünde daha mesai başlamadan bir kuyruk oluştuğunu gözlemliyorum.
Merak edip sordum, bu neyin kuyruğu diye.
Meğerse promosyon kuyruğuymuş.
Bankalar yüksek oranda döviz karşısında son bir yılda TL’deki değer kaybından sonra emekli ve çalışanlar yönelik bir kampanya başlatmış.
“Maaşını getir, parayı kap” diye.
Bu çağrı üzerine 10 Binlerce kişi bankaya hücum ediyor.
Yüksek emekli promosyon ödemesi bazı bankalarda 10 bin TL sınırına kadar dayanıyor.
3 yıllık için önerilen rakam 8 bin liradan başlıyor.
Özellikle SSK ve Bağ-Kur emeklileri, kampanyalardan yararlanarak ek gelir elde etmek için adeta yarışıyor.
En yüksek emekli ve çalışan promosyonu veren bankaları, Denizbank, Vakıf Bank, İş Bankası TEB, Garanti BBVA, Akbank, ING, Ziraat, Yapı Kredi, Akbank olarak sıralamak mümkün.
Peki, bu bankaların durup dururken 10–15 hatta 25 bin lirayı neden verdiğini merak eden oldu mu acaba?
Merak etselerdi eminim promosyon parasının din açısından caiz olup olmadığını anlarlardı.
Çünkü bankalar tümü ile kâr amaçlı hareken eden, tek kazançları müşterinin parasını çekmek, değerlendirmek, kart parası almak olan, borcunu ödeyemeyen müşterisine kredi açıp faiz alan kuruluşlardır.
Borcunu ödeyemeyenlerin maaşına el koymak, hatta icra yolu ile elde avuçta ne varsa hepsini ellerinden almaktan geri durmazlar.
Banka mağdurlarının haddi hesabı yok.
Yani promosyon olarak emeklilere ve çalışanlara verilen parayı bankalar kat be kat müşterisinden geri alıyor.
Geri alması da aslında promosyonun meşru, hak edilmiş ve helal para olduğu anlamına gelmiyor.
Sadece dindar kesim değil, hak ve hukuku kutsal gören ateist kesim bile emek vermediği bir parayı kendisine caiz olarak görmez.
Ancak mevcut ekonomik çark, nedeyse herkesi bu çarkın içerisine almış durumda.
Promosyonun caiz olup olmadığı, çoğunluğun umurunda değil.
Öyle bir sistem kurulmuş ki herkesin cebinde onlarca banka kartı var.
Her emekli ve her çalışan, aylık maaşını sadece ve sadece banka aracılığı ile alabiliyor.
Hal böyle olunca promosyon ücreti meselesi bankalar arası rekabete kadar uzanıyor.
Hatta birçok kurum, sadece çalışanlarına değil, kurumu için de bankalardan taleplerde bulunuyor.
Görünürde bu işten herkes memnun ve kârlı çıkmış gibi görünüyor.
Ancak promosyon parasının caiz olup olmadığı kimsenin umurunda olmuyor.