Ramazan ayı başladı başlamasına ama sinelerimizde ve zihinlerimizde yer aldı mı? Ramazan ayından lezzet alabiliyor muyuz?
Zihinlerimizde ve sinelerimizde yer almadan Ramazan ayından lezzet almayacağımız belli olmasına rağmen bir türlü bunun için çaba sarf etmiyoruz.
Ramazan ayı teravih ayı olmakla beraber aynı zamanda Kuran okuma ve hatimlerin sayısız ve sınırsız indirildiği bir aydır.
Ramazan ayında işin özünü ve ruhunu yakalamak için neler yapılması gerektiğini biliyor muyuz? Aslında birçoğumuz bildiği halde alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz.
Bizden öncekilerin yaptığını taklit ediyoruz. Acaba bizden öncekilerin yaptığı yanlışlıklar olabilir mi? Diye düşünmüyoruz.
Ondan dolayıdır ki fasit bir daire içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Bu girdabın içinden kendimizi sıyırıp çıkaramıyoruz.
Hicri takvimin Ramazan ayını göstermesiyle fiziksel olarak hazırlıklarımızı yapıyor. Yemek ve tatlılar için ilave malzemeler alıyoruz.
İftar saatinde envai çeşit yemek yemekte beis görmüyoruz. Tıka basa yedikten sonra her sene tekrarlanan, aynı soruların sorulduğu ve aynı cevapların verildiği programları seyrediyoruz.
Peki, bu programlar bugüne kadar ne kazandırdı? Aynı yüzler aynı isimler tiyatro oynar gibi rollerini oynar ve oynadıkları rolün karşılığını da alırlar.
Ramazan ayı bu program içeriği kadar basit ve rutin mi? Basit ve niteliksiz programlar işin kabuğuna hitap etmektedirler.
İnsanın ruhuna hitap eden, ruhunu besleyen programlar hazırlanamaz mı? İnsanı sorgulayan, harekete geçiren ve sonuç getiren programlar olmadıkça Ramazanlar hep böyle geçecek.
Ramazan ayının birinci gününden önceki günün akşamı Teravih namazı kılınmaya başlanır. Ancak bu sene Korona virüsü nedeniyle Camiler kapalı olduğu için Teravih namazına da başlanmadı.
Camilerin içini dolduran kalabalıklar bu sene yok. Yoksa her sene Camilerde sadece kalabalık oluşturup içini dolduramadık mı?
Namazın içini dolduramadığımız için mi? kalabalıkların oluşmasına da gerek kalmadı. Namazın içini doldurmak da neyin nesi?
Namazda okuduklarımızla uyumlu olmadığımızın farkında mıyız?”Yazıklar olsun o namaz kılanlara” lafzı, acaba kimin içindir diye düşünüyor muyuz?
Halimiz ve ahvalimiz namazda okuduğumuz ayetlerden uzak olduğu sürece namaz da bize uzak olacaktır.
Ramazan ayı, aynı zamanda Kur’an okuma ve hatim indirme ayıdır dedik. Peki, Kur’an-ı okuyoruz ama aynı zamanda okuduklarımızı düşünüyor muyuz?
Kur’an-ı düşünebilmemiz için okumamız ve okuduğumuzu anlamamız gerekir. Anlamak için de bilmek gerekir.
Kur’an-ı bilmek için öğrenmek gerekir. Arapça bilmiyorsak da, bu dili bilenlerce tercümesi yapılmış meal veya yorumu da aynı zamanda yapılmış tefsirleri okumamız gerekir.
Bana göre her Müslümanın ömründe en az bir defa tefsir okuması ve okuduğu üzerinde düşünmesi gerekir.
Okuduğu ve üzerinde düşündüğü tefsiri de uygulamaya çalışması da işin sonucunu getirmesi açısından önemlidir.
Eğer “Zamanım yok, tefsir de çok geniş yetiştiremem!” diyorsa o halde en azından meal okuyup şu ana kadar okuduğu hatimlerin anlamlandırılması gerekir.
Elbette ne kadar okunup üzerinde düşünülürse pratiğe dökülmüş teorinin insana katkısı olamayacağını da bilmek gerekir.
Ramazan ayı işte böyle bir ay tüm hücrelerimizle yenilenmemiz gereken bir aydır. Gerek namaz ile gerek Kuran ile tüm hücrelerimizi yenilemeliyiz.
Ramazan ayı geldi mi? Geldi ise Namaz ve Kuran ile dirilelim.