Değerli okurlarımız bu günkü köşem, doğrusu hiç tarzım olmayan bir tarzda. Ancak yine de ince bir mesaj vermek adına sizlerle paylaşma gereği duyuyorum.
Beğenip okursunuz ya da beğenmezseniz ve okuma gereği bile duymayabilirsiniz, her şekilde eyleminize saygı duyarım.
Edepli, seviyeli, asil, kişilikli ve erdemli olanlar saygı duymayı bilirler ve saygınlık merciini kullanmayı, yerli yerinde icra ederler etmeliler de.
Çok olumlu yorumlar alan yazılarım oldu, hiç yorum almayan yazılarım da olmadı değil, şahsen okurlarımıza hep saygılı oldum.
Saygılı olmayı misyon edindim işte Mehmet Ekmen realitesi.
Rivayetimize dönelim; birbirlerine komşu olan iki farklı ülkenin iki kralı varmış.
Kral vezirlerini, sarayının ileri gelenlerini toplayıp komşu krala bir ziyaret vermeyi düşündüğünü belirtmiş.
Gerekçe olarak da sayın meslektaşım ülkemizi, konforumuzu, uygarlığımızı görsün ve kendisinden ne kadar üstün olduğumu gözleriyle görsün demiş.
Ferman buyurup davet için pahalı hediyeler göndermiş elçilerle.
Zira bu kibirli ve haris kralın ülkesinde kediler ve köpekler, eğitilmiştir.
Mesela bazıları keman çalıyormuş kimileri de iki ayaküstünde yürüyerek yemek servisi yapıyormuş, garson ve şeflere taş çıkartırcasına.
Köpekler kaval çalıyormuş, uluyarak şarkı söylüyorlarmış.
Kibirli kralın yegâne isteği bunları komşu krala göstererek aşağılık kompleksinden kaynaklanan kibrini ''Self Tatmin'' etmekmiş.
Elçiler görevlerini yapıp dönmüşler ve kendi krallarına:
- Efendim davetinizi kabul edip geleceğini beyan etmişler.
Kral hem çok sevinmiş hem de heyecanla “misafirinin geleceği günü beklemiş.
Gayet bilgin ve âlim olan komşu kral da emrindekilere bir kaç adet canlı fındık faresi bulmalarını emretmiş.
Bulunan fındık farelerini yanlarına alarak bir heyetle davete katılmak üzere yola koyulmuş. Ancak gittikleri kral çok pahalı hediyeler gönderdiği halde neden kendi krallarının bir kaç fındık faresiyle gittiklerine anlam verememişler.
Saraya varmışlar ziyafete katılmışlar. Bilgin kralın dışındakilerin tümü o kadar çok şaşırmışlar ki gördükleri manzaralar karşısında, neredeyse küçük dillerini yutacaklarmış hayretlerden ötürü.
Kibirli kral muhteşem bir kibirle:
-Evet sayın meslektaşım gördüğünüz üzere ben ülkemin hayvanlarını bile bu seviye ve uygarlığa getirdim gördüğünüz gibi. İnanıyorum ki siz de uygarlığımı örnek alırsınız hatta bu konuda size yardım bile ederim, demiş.
Bu arada âlim ve bilgin kral, alkışlarla karşılık verip yerine oturmuş. Kimselere çaktırmadan fındık farelerini ortalığa salmış. Fareleri gören kediler, köpekler ortalığı savaş alanına çevirip her tarafı kırıp talan etmişler. Halk ve ziyafetteki herkes ne olup bittiğini anlamadan paniklemiş. Bu arada yüksek sesle misafir kral:
- Evet sayın kralım görüyorum ki uygarlığınız, muhteşem yönetiminiz fındık faresi görününceye kadarmış, deyip toparlanıp ülkeyi terk etmişler. Kibirli kral neye uğradığını şaşırmış mahcup ve üzgün bir edayla yerine oturup ağlama ve öfke krizlerine kapılmış.
***
Dünyada ve ülkemizde birçok değişik kategorilerde, her sınıfa mensup kişiler ve kişilikler de tıpkı kibirli kralın ta kendisi veya ruh ikizi şahsiyetlerin olup olmadıklarını değerli yorumlarınıza, bakış açınıza ve saygın değerlendirmelerinize bırakıyorum.
Dünya tarihi, Adolf Hitler, Napolyon Bonapart, Kral Neron, Jully Sezar -ve daha kimler kimler- ne çok değişik şahsiyetlere şahit oldu.
Anılar mezarı oldu ve “bir zamanlar mezarlığı”nda yerlerini aldılar.
Tarih oldular. İskelet oldular. Hatta hatta bu nevi rivayetlere konu oldular.
Bu ve buna benzer nice nice rivayetler vardır okuduğunuz, bildiğiniz yahut duyduğunuz.
Kim bilebilir ki belki de dostlarınız, en yakınlarınız böylesi üzücü bir ruh haliyle sizlere de kibirli kral misali davranmıştır diye tahmin edebiliyorum, rivayet bu ya… Beğeneceğinizi umduğum bu basit fakat anlamlı rivayetle bitiriyorum.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.