Türkiye bir seçim dönemine giriyor. Bunun için müthiş bir çalışma var. Ama ne yazık ki vaatler halkın istekleri dışında…
Bu seçimin en önemli hedefi Recep Tayip ERDOĞAN’ı devirmek…
Tüm hesaplar bunun üzerine. Oyun kurucu dünya güçleri, darbelerle ve ekonomik baskılarla istediklerini alamayınca son hesaplarını bunun üzerine kurmuş görünüyorlar. İmkansız denilecek ittifakları kurdurarak Erdoğan’ı devirmeyi düşlüyorlar.
Son ümitleri bu seçim.
“Sana söz yine bahar gelecek.” Sloganı ile K. Kılıçdaroğlu, geçmişte işlenilenkatliamları, baskıları, tek partili döneminseçimleriniyine geri getirme özleminde.
Malum Şeyh Said direnişi ile başlayan katliamlar, ülkenin her tarafını kan gölüne dönüştürmüştü.
Dêrsim, Koçgiri, Zilan ve Ağrı katliamları gibi binlerce masum insanın katline yol açan ölümler gerçekleşmiş,kadın, çocuk yaşlı demeden binlerce insan acımasızca öldürülmüştü.
Camilerin ahırlara çevrilmesi, ezanın Türkçe okunması, kuran okuyanların idam edilmesi, Kuran’ı Kerim’i öğretenlerin idam edilmesi, şapka katliamları,geçmişin baharından arda kalanlar.
Yine geçmişte yaşanan aynı bahar getirilmek isteniyor olmalı…
Yakın tarihimizde “başörtüsü”adı altında dindar kıyımı…Bitmeyen darbeler. Azınlık olan Darbe şakşakçılarının kaymaklı ballı iktidarları…
Ekonomik başarısızlıklar… Dışa bağımlılık… Domates, biber patlıcan haricinde üretimin dışa bağlandığı dönemler…
Amerika ve Avrupa hayranlığı, Fransız tipi yaşam tarzı,Kadınlarımızın fransızlaştırılması geçmiş baharın sadece birkaç eseri…
Evet, K. Kılıçtaroğluİktidara gelirse bunları yerine getirerek bizlere “Yine Baharı getireceğine söz veriyor. Ama eğer gelirse…
Peki, halka vaat edilen başka şeyler yok mu?Var elbette…
Tüm muhaliflerin ortak isteklerinin başında diktatörü yolcu etmekgeliyor.
Nasıl olduğuna sadece kendilerinin karar vereceği “demokratik bir Türkiyekurmak” demek ki yüzyıldır demokrasi getirilememiş.
Diğer istekler şöyle sıralanıyor. Kalıcı yaz saati uygulamasına son vermek. Nasıl bir sorunsa artık.
Çiftçilerin ve balıkçıların kredi faizlerini silmek.Diğer halkın suçu neyse.
Cumhurbaşkanlığını Çankaya Köşkü’ne taşımak.
Cumhurbaşkanının yaşayış tarzı ile topluma örnek olmak.
Eskilerde olduğu gibiiçkili balolarla kumar masalarında devlet yönetimi özleniyor olmalı.
Süleyman Şah Türbesinin geri götürülmesi.
Kimilerinden aldığı güvenleyapılacaksa…
Bir mezardan bir zafer bekleniyor anlaşılan.
100 bin öğretmen ataması. Bu yeterli olmamış olmalı ki “Ataması yapılmayan tüm öğretmenlerin atanmasıistenilerek verilen vaadgüncelleniyor.İşin aslı şu ki Türkiye de görev yapan öğretmen sayısı Bir milyon 6 bin 75. Türkiye de atama bekleyen ise Bir milyona yakın öğretmen var. Ve bu sayı neredeyse tüm atanan öğretmen sayısı kadar.
Ayrıca bir sürü bakanlık vaad ediliyor.Kooperatifler Bakanlığı, Ekoloji Bakanlığı, “Esnaf Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Acil Durumlar ve Afet Bakanlığı" Çocuk Bakanlığı, sanki bakanlıklar artarsa sorunlar çözülecekmiş gibi…
Ülkenin geleceği için önemli çalışmaların iptali isteniyor.
Başta “Nükleer santral projeleri ve anlaşmaları iptal edilecek. Termik santralleri kapatılacak.” Neden? Çünkü her bir santral,ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde onunu karşılayacak ve bizleri enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtaracak. Dünyanın ileri gelen ülkeleri Nükleer santraller kurarken biz kurulmasının iptalini istiyoruz. Hangi akla hizmetle…
Kanal İstanbul Projesi iptal edilecek.
Bunun gibi Üçüncü köprü, Kuzey sahil yolu, Çanakkale köprüsü, Avrasya Tüneli, İstanbul hava alanı, Osman Gazi köprüsü, Yavuz selim köprüsü ve bilimum otobanların yapılması da istenmiyordu. Eskiden “yol köprü yapılmıyor” diye iktidarlar eleştirilirdi. Şimdilerde ise “yapılıyor” diye eleştiriliyor.
Yalnız bunlar mı istenmeyenler?
Tabi ki de hayır…
İHA’lar, SİHA’lar, Uçaklar, tanklar, Gemiler ve bilumum savaş araç ve gereçlerinin iptali isteniyor.
En ilginci ise çok büyük fedakarlık ve gayretlerle gerçekleştirilen TEKNOFEST çalışmalarının Amerikaya peşkeş çekilmek istenmesi.
Manda zihniyetinden kurtulamıyoruz maalesef. Sivas Kongresinde Şeyhler, Mollalar, aydınlar tam bağımsızlık isterken bunların ağababaları da manda yönetiminde ısrar ediyorlardı.
K. Kılıçdaroğlunun itirafıyla uyuşturucu baronlarından 300 milyar dolar temiz para gelecek.
Kimsenin on kuruş almadan beş kuruş vermediği bu dünyada kim, neden 300 milyar dolar versin?
Karşılığı ne ola ki?Kaldı ki Uyuşturucu baronlarının paraları ile devleti yönetmeye kalkışanlar,evlatlarımızın zehirlemesine yol vermiş olacaklardır.
Uyuşturucu parasına ve belimizi bükecek, dış borca ihtiyacımız yok.
Mithat Sancar, "Bu düzeni değiştirmek için buradayız.
Birlikte Değiştireceğiz” diyerek “düzen değişikliği” istiyor. İyi, değiştirelim de yerine ne getirelim?
Yapılacak en büyük icraatlarıDiyanet İşleri Başkanlığı’nın yerine “İnanç İşleriÜst Kurulu” oluşturarak İslam dininin haricinde ki tüm inançların örgütlenebilmesini sağlamak.
En önemli istekleri iseTürkiye’nin Suriye ve Irak'a yönelik askeri operasyonlarına son vermek.
Suriye ve Iraktan yapılan saldırıların durdurulması ile ilgili bir talepleri var mı?
Böyle bir talepleri bulunmuyor tabi ki.Diğer istekleri arasında “Cumhurbaşkanına hakaret”i serbest bırakmakta var. Böylelikle bir devletin Başkanına istedikleri gibi sövüp sayarak hakaret edebilecekler.
Sincar’ın tüm talepleri K. Kılıçdaroğlu ile kelimesi kelimesine aynı.
Her iki tarafın en önemli icraatiise“Kürtajda kadınların kararını ve beyanını esas almak.
İsteğebağlıkürtajı parasız ve ulaşılabilir yapmak.”Buna halkın ne tür bir ihtiyacı varsa artık… Bir başka deyişle ana rahminde bulunan bir canlıyı katledebilme özgürlüğünüistiyorlar. Halkımız en önemli ihtiyacı bu olsa gerek!…
Maalesef ekonomik kalkınma ile, toplumsal ilerleme ile müreffeh bir yaşam ile ilgili hiçbir talep yok.
Laf çok… icraat yok… Konuş, konuş nereye kadar?