1 Kasım 2015 Milletvekilli Genel Seçimleri AK Parti’nin zaferi ile sonuçlanmıştı.
Yüzde kırk dokuz oy ile Türkiye’de iki kişiden birinin oyunu alarak büyük başarıya imza atan AK Parti 7 Haziran 2015 seçimlerinde kaybettiği oyları geri almakla kalmayıp oylarını artırmıştı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu yeni kabineyi kurarak dört yıl kesintisiz iktidar olma avantajını yakaladı.
Ülke için yapılması gereken işler vardı. Seçim öncesi verilen vaatler süratle yerine getirildi.
İki ay gibi kısa sürede asgari ücretin artırılması, taşeron işçilere kadro verilmesi gibi vaatler ilavesi ile icra edilmeye başlandı.
Avrupa Birliği ile yapılan görüşmeler olumlu neticeleniyordu. AB, vize serbestliği önündeki engelleri kaldırıyordu.
İstikrar yakalanmıştı. Olumlu adımlar peşi sıra atılıyordu.Peki ne oldu da Başbakan Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki uyumlu çalışma ortamı bozuldu?
Davutoğlu bir akademisyen ve görev adamı idi. Başarılı bir bürokrat geleneği vardı.
Ancak Erdoğan gibi siyasi birikimi yoktu.
Siyasi analiz ve hamle yapma geleneği için altyapı gerekiyordu.
Erdoğan, Başkanlık Sistemine sıkıntısız bir şekilde geçmek istiyordu.
Bunun için de Anayasal çoğunluk gerekiyordu. AK Parti’nin üçyüz altmış yedi milletvekilline sahip olması durumunda sancısız ve sıkıntısız bir şekilde Anayasa değişikliği yapılacak ve Başkanlık Sistemine geçilecekti.
Öncellikle AK Parti’nin teşkilatlarının, delegelerinin ve vekillerinin bu süreçte sağlam durması gerekiyordu.
Bu anlamda Erdoğan, İl Teşkilat yapısının homojen yapısının bozulmaya başladığını hissettiği anda müdahale etme gereği duydu.
Tabiri caizse “parazit yapacak” İl teşkilatlarının oluşmasını engellemek, AK Parti’ye müdahale edebilecek organizasyonların önüne set çekmek için müdahalede bulunarak MYK eliyle teşkilat değişimi kararını aldıran Erdoğan’ın bu kararına karşı Davutoğlu Genel başkanlıktan ayrılmayı uygun gördü.
Peki, bundan sonra ne olabilir? Anketlere göre HDP’nin seçim barajının altında gözükmesi ve MHP’nin de kritik eşikte olması AK Parti’ye (seçim olması halinde) dörtsüz ve üzeri milletvekili kazandırabilir.
O halde 22 Mayıs kongresi sonrasında sorunsuz AK Parti teşkilatları ile yeni bir seçim kapısı açılabilir. Herhangi bir çatlak ses ve ayrı bir oluşum ne kadar engel çıkarabilirdi?
Çok fazla bir sorun oluşturmasa da Erdoğan tedbir almak istemiş olabilir.
Başkanlık Sistemi Türkiye’de çift başlılığın önlenmesi ve uzun süreli istikrar dönemleri için gerekli olan bir sistemdir.
Bunun için de öncellikle Anayasanın değişmesi gerekiyor.
Türkiye her ne kadar kısa süreli seçimler sürecinde ekonomik ve siyasi kayıplar yaşasa da Başkanlık sistemine geçişin iyi yönetilmesi ve sonuçlanması için bu tür durumlar ortaya çıkabiliyor.
Özal, Demirel ve Sezer, Cumhurbaşkanı iken kendi dönemlerindeki Başbakanlarla sorun yaşadıklarını ve bunların nelere mal olduğunu hep beraber gördük.
Dolayısıyla bu çift başlılığın bir an önce kalkması gerekir.