Seçimden yeni çıktık ama yeni bir seçime doğru gün sayıyoruz. Seçimin heyecanı, hareketliliği, entrikaları…
Yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi ve Genel seçim ardı ardına gelince, vatandaş seçim sarhoşu oldu.
Her seçimin beraberinde getirdiği pozitif ve negatif olgular vardır. İnsanlar ve memleketler, işin pozitif yönlerini maksimize etmek için çabalar, siyasetçilerde bunu sağlarken, işi siyasi ranta çevirmek için var güçleriyle çalışırlar.
Tabii ki herkes kendi işini yapıyor. Aslında herkes kendi işini en iyi şekilde yapsa, memlekette sorun kalmaz.
Hepimiz oturup siyasetçilere sayıyoruz. Hâlbuki hepsini biz seçip parlatıp, söz sahibi yapıyoruz. Yani işin kaynağı biziz. Önce çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Niteliksiz, vasıfsız, kendi menfaatlerini halkın ve memleketin menfaatlerinin üstünde tutan birileri başımızdaysa, bunun asıl müsebbibi biziz.
Hatır için gönül için kör inadımız ve sorgulanamaz ideolojilerimiz için körlemesine sandığa dalış yaparsak, şikâyet etme hakkımızda olmaz.
Yok efendim, bu adam beş para etmez!
Doğrudur gerçekten beş para etmez, ama arkasına bakın, aldığı oya bakın!!!
Demek ki neymiş, bu memleket bu adamı hak ediyormuş!
Fazlası olmaz!
Herkes hak ettiği şekilde yönetilir. Eğer daha fazlasını hak ettiğinizi düşünüyorsanız, kendinizi düzeltmelisiniz.
Kendinizi düzeltemiyorsanız, başkasına sayamazsınız. Çoluğunuz, çocuğunuz, komşunuz için çaba göstermiyorsanız, gelecek adına şikayet edemezsiniz.
Güneş sürekli döner ve dünyanın kendisine dönen her yanına ışık saçar, eğer siz kafanızı kumdan çıkarmazsanız, güneşin sirayet edeceği tek yer kafanız değil, poponuz olur.
Hâlbuki aydınlık kafadan başlar. Umudu başka organlarına bağlayanlar, hep karanlıkta kalırlar. Güneşi suçlayıp, karanlığa küfrederler…
Kafayı kumdan çıkarıp, güneşle tanışmayı ise hiç hayal etmezler. Çünkü kendisini aydınlatmayan güneş her zaman suçludur. Işıkların geliş açısının suçlusu da güneştir!
Kafa kumda olduğu için nemlidir, nemli olduğu için çalışmıyordur, çalışmadığı için kafayı kumdan çıkarmayı düşünemiyordur, düşünemediği içinde mantıklı hareket edemiyordur, mantıklı hareket edemediği içinde sistemin alayına sayıyordur…
Bu zinciri bir yerinden kırmak lazım!
Kırıp görünenle var olan arasındaki farkı herkese göstermek lazım!
İnsanlara görünenle var olan arasındaki farkı fark etmeleri için imkan sağlamak lazım.
Birilerinin karanlığa razı olmalarının sebebi, dışarıda ki güneşten bihaber olmaları yada güneşin adaletinden şüphe duymalarıdır.
Onlara güneşin olduğunu ve herkese eşit şekilde davrandığını ondan yararlanmanın ona çevireceğiniz organınıza göre değişkenlik sağlayacağını, her duyu organının farklı fonksiyon ve algılama kapasitesinin olduğunu anlatmamız lazım.
Yeni bir seçime doğru giderken, yeni sürprizlerle karşılaşmamak için hepimiz güneşe doğru dönüp, aydınlığı içimize çekelim. Aydınlığı ve bizi ona götürecek neferleri seçelim.
Kalıpların, duvarların, kişilerin ve rantın değil, Hakk’ın ve halkın adamlarını seçelim.
Bunu sadece sandıkta değil, sandığa gidecek isimlerin seçiminde de yapalım. Kafamız kumdaysa sandıkta birilerinin seçtiği adaylardan herhangi birine mühür basmak zorunda kalacağız. Ama kafayı kumdan çıkarıp, aydınlık ve karanlık arasında ki ilişkiyi bildiğimizi bildirirsek, siyasi irade de ona göre aydınlık adamları, önümüze koyacaktır. ,
Kafa kumda olduğu müddetçe, kimse bize güneşi sunacak adamaları altın tepside sunmaz…
Daha aydınlık yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...