?>

SEÇİM SONUCU VE İKTİDAR

Fatih Yokuş

6 yıl önce

Ülkemiz meşrutiyetlerle demokrasiye geçiş yapmaya başlandığı tarihten günümüze kadar hep sıkıntılar yaşamıştır.
Müdahaleler yapılmış, kesintilere uğramış ve ülke geriye gitmeye çalışılmıştir.
Bütün bunlara rağmen yine de kör topal demokrasimiz günümüze kadar gelmiştir.
Islamiyete en uygun sistem meşverete dayalı olanıdır.
O da günümüzdeki demokrasi ve parlementer sistemdir.
Son değişiklikle ülkemizin başkanlık sistemine geçmesi parlamentonun pasifize edilmesi sıkıntıları beraberinde getirmiştir.
Kısa bir süre geçmesine rağmen yeni sistem ülkemize artı bir getirisi olmadığı gibi sıkıntıların artmasına sebep olmuştur.
Ekonomik, dış ilişkiler ve iç huzura katkısı olmayan bu sisteme vatandaş, yapılan belediye ve mahalli idareler seçiminde benimsemediği mesajını vermiştir.
Özellikle Istanbul ve iktidarın prensi  Binali Yıldırım ile  Ankara da  Özhaseki’ye oy vermeyip ilçe başkanlarına oy vermesi mesajı net olduğudur.
Umarım gerekli dersler alınır ve yanlıştan dönülür.

Bediuzzamanin Gazetede devrin padişahına hitaben:

   "Münhasif (sönmüş)Yıldız'ı (yildiz sarayini) dârülfünun et, tâ Süreyya kadar âlî olsun! Ve oraya seyyahlar, zebaniler yerine, ehl-i hakikat melaike-i rahmeti yerleştir; tâ cennet gibi olsun! Ve Yıldız'daki milletin sana hediye ettiği servetini, milletin baş hastalığı olan cehaletini tedavi için büyük dinî dârülfünunlara sarf ile millete iade et ve milletin mürüvvet ve muhabbetine itimad et. Zira senin şahane idarene millet mütekeffildir. (Tarihçe-i Hayat)
Ak Partinin ilk seçimi kazandığı dönemi hatırlamalıdır.
Güçlü parlement sistem için çalışmalar yapılmalı gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
En tepeden başlanarak israftan vaz geçilmeli şatafat ve gösterişten uzak durulmalıdır.
Istihdama yönelik yatırıma öncelik verilmeli, toplumsal huzurun tesisi için suça bulaşmamış siyasi tutuklular için af ve khk mağduriyeti giderilmelidir.
   "Şimdi muvazene edelim: Yıldız, eğlence yeri olmalı veya dârülfünun olmalı? Ve içinde seyyahlar gezmeli veya ulema tedris etmeli? Ve gasbedilmiş olmalı veyahut hediye edilmiş olmalı? Hangisi daha iyidir? İnsaf sahibleri hükmetsin." (Tarihçe-i Hayat)
Sn Cumhurbaşkanını millete olan aşkından şüphe etmedim/etmem. Ancak etrafını saranlar onun ile millet arasına sür olmuşlardır.
Beştepe’deki külliye, bilim ve teknoloji üssü olsa almaya çalıştığımız s-400 patriot ve nice teknolojileri buralarda üretebiliriz.
Millete böyle bir jest çok iyi olur.
   "Herkesin şevkini kıran ve neş'esini kaçıran ve ağrazlar ve taraftarlıklar hissini uyandıran ve sebeb-i tefrika olan ırkçılık cem'iyat-ı akvamiye teşkiline sebebiyet veren ve ismi meşrutiyet ve manası istibdad olan ve "İttihad ve Terakki" ismini de lekedar eden buradaki şube-i müstebidaneye muhalefet ettim."
Islamın rahmet ve merhamet dini olduğu gerçeği ile ırkçılık fikri ve söylemleri terk edilmelidir.
Ekonomik dengesizlikler giderilmeli iş ve istihdam imkanları artırılmalı teşvik ve desteklerden çok devlet vatandaş ortaklığı geliştirilmelidir.
   "Herkesin bir fikri var. İşte sulh-u umumî, aff-ı umumî ve ref'-i imtiyaz lâzım. Tâ ki biri bir imtiyaz ile, başkasına haşerat nazarıyla bakmakla nifak çıkmasın. Fahr olmasın, derim: Biz ki hakikî müslümanız. Aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için, yalana tenezzül etmeyiz. Zira biliyoruz ki:
ﺍِﻧَّﻤَﺎ ﺍﻟْﺤِﻴﻠَﺔُ ﻓِﻰ ﺗَﺮْﻙِ ﺍﻟْﺤِﻴَﻞِ

 

  Fakat meşru, hakikî meşrutiyetin müsemmasına ahd ü peyman ettiğimden, istibdad ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın; rast gelsem sille vuracağım. (Tarihçe-i Hayat)
Devlete karşı işlenen (suç işlemeyen) fikri suçluların tamamı af edilmelidir.

Bediuzzaman:

   "Bütün kuvvetimle derim ki: Terakkimiz, ancak milliyetimiz olan İslâmiyetin terakkisiyle ve hakaik-i şeriatın tecellisiyledir. Yoksa "Yürüyüşünü terk etti, başkasının da yürüyüşünü öğrenmedi" olan darb-ı mesele mâsadak olacağız.
   Evet hem şan ü şeref-i millet-i İslâmiye, hem sevab-ı âhiret, hem hamiyet-i milliye, hem hamiyet-i İslâmiye, hem hubb-u vatan, hem hubb-u din ile mütehassis olmalıyız. (Tarihçe-i Hayat)

Selam ve dua ile.

YAZARIN DİĞER YAZILARI