24 Haziran seçimleri yeni heyecanları beraberinde getirdi. Her şeyden önce Başkanlık Seçimi ya da yerli versiyon adı ile Cumhurbaşkanlığı sistemi yeni bir sistemdir.
Bu sistem ile seçmen farklı bir yönetim sistemine oy verecektir. Elbette bu sistemin ne alıp ne götürdüğünü seçmen tam olarak anlayamadı.
Ama seçimlerden sonra pratiğini görerek anlamış olacaklar. Parlamenter sistemin ortadan kalkması ile Meclis ne derece etkin olacak onu da hep beraber göreceğiz.
Yürütmenin etkililiği piyasaya yansırken ekonomik verilerin iyileşeceğini tahmin ediyorum. Elbette bunlar da heyecan verici durumlardır.
Hem Başkan hem de Milletvekili seçimlerinin bir arada yapılması da heyecan vericidir. Bu anlamda 24 Haziran seçimleri yeni bir aksiyon getirdi.
Piyasaların dalgalanması dövizin artması, borsanın düşüşü, faizin artma eğilimi göstermesi seçim yapma gereğini ortaya çıkardı.
Seçimlerin yapılması elbette faydalı olacaktır. Zira seçimler ile güven tazelemek ve yürütmeyi etkili kılacak Başkanlık sistemini bir an önce aktif kılmak istikrarı sürdürmek adına gereklidir.
Bu seçim ittifaklar seçimidir. Ancak “Millet ittifakı” içinde yer alan; İYİ Parti, CHP, Saadet Partisi kendi içlerinde bir kararlılık gösteremediler.
Çatı aday diye uzun bir süre arayış içine girdiler. Abdullah Gül ismi üzerinde bir ittifak kuramadıkları gibi kimin ne yaptığı da belli olmadı.
Meral Akşener ben kendi partimin adayı olacağım derken, Kemal Kılıçdaroğlu ben kendi Partimin adayı olmayacağım diyerek kendi içlerinde ayrık ve kararsız oldukları görüldü.
CHP içinde her güne bir aday misali her gün biri kendini aday ilan ediyordu. Temel Karamollağlu ise “Bindik bir alamete, gidiyoruz Kıyamete!” misali Abdullah Gül’ün peşinden koştukça koşuyordu.
Millet tüm bu olanları dikkatle izliyor ve not veriyordu. Bir defa biz ittifak kurduk deyip tutarsız davranışta bulunanları, günlerce ittifak için aday çıkaramayanları, herkesin farklı telden çaldığını değerlendirip bunların Ülkeyi yönetmeyeceklerini anladı.
Demagojide ve Laf ebeliğinde iyi olabilirsiniz. Ancak Ülkeyi yönetmek için bunlara ihtiyacınız olmadığı gibi Liderlik vasfınız yoksa Projeniz yoksa ekibiniz yoksa yönetemezsiniz.
Muharrem İnce çok iyi laf yapar, hitap eder vs. diyenlere atışma yarışması mı yapıyoruz? Diyesim geliyor. Rahmetli Süleyman Demirel de çok iyi laf yapıyordu ama hep yokluk ve kıtlık vardı.
Ülke eğer ekonomik bir krizin eşiğinde ise ya da piyasalar kötüye gidiyorsa çözüm yine; ekibi olan, işi bilen, projesi olan kişilerde olacaktır.
Seçimler yeni bir dinamizmi yeni bir hareketliliği ve yeni bir heyecanı getirecektir. Nitekim 16 yıldır iktidarda olan Ak Parti sürekli kendini yenileme gereği duymuştur.
İşte gördünüz yine Recep Tayyip Erdoğan bir manifesto yayınlayarak ahitleşmeye girerek yeni bir heyecan dalgası meydan getirdi.