Seçim demek, hareket demek, hareket demek, bereket demek.
Ama seçim hareketi, bereket midir, ondan emin değilim.
Aslında çokta negatif olmamak gerek.
Seçimlerde, yıllarca lobi için aranıp bulunamayan isimlerin gün yüzüne çıkması, şehre gelmesi, bakın bende Batmanlıyım demesi, ziyaretlerde bulunması, farklı yüzlerin temaşa edilmesi, güzel bir şey.
Paralar uçuşuyor, fikirler çatışıyor, projeler yarışıyor…
Helal helal helal…
Her şey ülkenin geleceği için.
Mi, yoksa ceylan dersi koltuk için mi?
Günahlarını almayalım, hareketli olan arkadaşların hepsi ceylan dersi koltuk için yarışmıyor. Bazılarının onunla hiç alakası yok.
Onlar ekmeğinin peşinde…
Anladınız siz onu.
Bazıları da kadrolu koltuk peşinde.
Kadrolu işinden istifa edip, “kısmen taşeron elemanı olan vekillik statüsüne” geçenler, haklı olarak, kadroya geçmek istiyor.
Onlar da haklı, herkese verdiler kadroyu, onlar her üç beş senede bir kapı dışarı.
Sendikaları da yok ki haklarını savunsun.
Bence kurun bir sendika, sizde alın kadroları, mazbata ile girip emeklilik ile çıkın…
Halkta karşılığı olan yeni şeyler üreten, elini taşın altına koyan, şehirde ve ülkede heyecan yaratanlar tabii ki tekrar tekrar gelsinler.
Ama dört yıllık vekillik süreci boyunca esamesi okunmayan. Zoraki haberlerle kendini akıllarda tutmaya çalışanlarda tekrar tekrar gelmesinler halkın karşısına.
Yeni isimler, canlı isimler, hareketli isimler gelsin. Bunları eskiler yetiştirsinler, tecrübelerini aktarsınlar, yeni ile eskiyi harmanlasınlar ama bizi eskiye mahkûm etmesinler.
Yanlış anlaşılmasın, ben tecrübe düşmanı değilim. Tecrübe edilmiş başarısızlıkların tekrardan tecrübe edilmesinin memlekete çok şey kaybettirdiğini ve daha da kaybettireceğini söylüyorum.
İktidar partisine bakalım, 2011 seçimlerinde 81 bin oy almış.
Nüfus o günden bugüne her yıl artmış(toplamda 60 bin) ama son seçimde alınan oy oranı o tarihin 8 bin altında.
Onu da o günkü şartlarda değerlendirelim. HDP’nin siyasi duruşu, Hüda Par’ın açık desteğine rağmen, AK Parti 1 Kasım’da 73 bin oy almıştı.
Bu nedir biliyor musunuz, olayı doğru okumama veya doğru yansıtmamadır.
Birileri çıkıp biz 7 Hazirandan daha yüksek oy aldık diye hava atıyor.
Batman’ı biraz bilen ve rakamlara bakan birisi, bunun aritmetik bir oyun olduğunu hemen anlar.
1 Kasım 2018 seçimlerinde iktidar partisinin 73 bin almasını, 7 Haziran ile değil belki 2011 ile de değil kendi şartlarında değerlendirmek gerek.
O şartlarda alınan bu sonuç bence hezimetti.
AK Parti için de, HDP için de.
Çünkü HDP’de halkın kendisine 7 Haziran’da verdiği desteği anlayamamış ve o zafer sarhoşluğuyla büyük yanlışlara imza atmıştı. Oda 4 ay sonra girdiği seçimlerde 14 bin fire vermişti.
Şimdi meydan ortada, kimse bu benim, şu Başkan'ının oyu diyemeyecek. Kimse ben mecburiyetten bu listeye oy verdim de diyemeyecek.
Başkan’a ayrı vekile ayrı oy verilecek. Ceket koysam kazanır mantığı kaybolacak.
Ülkenin selameti için partiye ya da başkan adayına verenler, iş yapmayan vekillerin olduğu listeyi pas geçecek. Bu da arada ki makası açacak.
Herkes kimin ne karşılığı var görecek.
Bu da seçimden sonra, belki de hiç yapılmamış hesaplaşmaların kapısını aralayacak.
Ben şahsen bu seçimde başkanlık oyları ile vekillik oyları arasında ciddi bir makasın olacağı kanısındayım.
Hele bir de halkın hoş karşılamadığı isimlerden birisinin olduğu bir liste çıksın...
Ak Parti'de HDP’de bu konuya çok ciddi mana da eğilmelidir.
Kimse Recep Tayyip Erdoğan veya Selahattin Demirtaş’ın oylarıyla meclise gidemeyecek artık.
Yapılacak yanlışlar, misliyle karşılık bulacak.
Sadece rakamlara veya sadece halka bakarak değil her ikisine birden bakarak ve buranın havasını soluyarak karar vermek lazım. Sadece, duyumlar, rakamlar, raporlar ve istihbaratlarla bu iş olmaz, hava şart.
Buranın havasını solumadan karar alanlar, havasını alır haberiniz olsun.
Hak edenin hak ettiğini aldığı huzur ve kardeşlik kokulu bir seçim dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…