Bilginiz üzere 24 Haziranda erken yahut diğer bir tabirle baskın erken seçime gidiyoruz.
O halde ne olurdu? sanki siyasiler nezaket kuralları dahilinde ve güzel erdem milletimize layık ve tatlı bir dil kullansalar. Kamplaştırmasalar argo kullanmasalar. Yalanlara asla başvurmayıp, gerçekten yerine getirebilecekleri vaatlerde bulunsalar.
Allah aşkına iyi insan medeni insan ve uygar olmak olabilmek çok mu zor? yıldızlar kadar uzak mı? Neden argo? neden küfür? Neden şiddet? Anlayamıyorum; anlamakta da çok ama çok zorluk çekiyorum.
Sözüm ona çağdaş uygarlığın ve ileri Demokrasinin peşindeyiz, hedefimiz uygar toplum konforlu bir yaşam. Seçime giderken; geçmişte verdikleri sözler ile vaatlerin adeta tam tersini yapıp içinde bulunduğumuz ve aklı selim olan tüm vatandaşlarımızın çok yakındığı koşulları unutup yahut unutturmaya çalışan siyasiler neden böylesi şık olmayan ve yalan dolan dolu demeçler verdikleri unutulur gibi mi...
İnsanların aklıyla oynamasalar verdikleri sözleri ilke ve prensip olarak görseler yahut ancak yerine getirebilecekleri sözleri verseler fena mı olur.
Başaramayan siyasiler yine seçimle ve legal olarak gitmeyi bilmeliler hatta onurlu olup işgal evet adeta işgal ettikleri mevki ve makamlardan istifa etseler sizce kötü mü; ama etmiyorlar çakılıp kalıyorlar neredeyse orada koltukla ve o makamlarda ebedi olarak kalmak istiyorlar. İçlerindeki bu hırs neden? kimler kalabiliyor ki şimdiki siyasiler kalabilsinler.
***
Siyaset arenasına dönüp baksalar son kullanma tarihi geçmiş adeta hurda ve titanik hale gelmiş nice partiler ve eski siyasilerden hiç mi örnek ve ders almıyorlar. Ama eğer hatalarında ve seviyesiz dillerinde davranışlarında ısrarlıysalar bu demektir ki onları yolcu etmek sandığa gömmek de milli iradenin milli ve erdem bir davranışı olması gerekmez mi?
Yazmaya utandığım ve elimin gitmediği eğer yazarsam bir basın mensubu olarak adeta şahsi olarak irtifa kaybedeceğimi his ettiğim onca siyasi hatalar yapıldı ki onca yalanlar söylendiki anlaşılır gibi, anlatılır gibi değil üstelik bu eylemleri bu seviyesiz ve hoş olmayan rüzgarları fırtınaları hepimiz milletçe yaşadık şahit olduk olumsuz etkileri ve artçıları halen de devam ediyor. Farkında olmadığımızı mı sanıyorlar.
Metal yorgunluğundan söz eden ve bazı siyasileri yolcu eden görevlerinden makamlarından alan istifaya davet eden Ak Parti genel başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan keşke bu metal yorgunluğu kavramını belgelerle ve sebep-sonuç nedenleriyle detaylandırsaydı ve bizlerde anlayabilseydik bu gizemli metal yorgunluğunun tam olarak siyasilerde meydana getirmiş olduğu deformasyonu tam da hakkıyla anlayabilseydik.
Bunun yanı sıra FETÖ terör örgütünün seçmen ayağını akıllı aklıyla çözen ve bu konuda demeçler veren fazla akıllı olduğunu beyan eden MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye şimdi bir gazeteci refleksiyle sormak istiyorum; seçmen ayağını aklınızla buluyor soruyorsunuz ya, o akıllı aklını ozla Fetö’nün siyasi ayağı aklınıza gelmiyor mu onu soramıyor; yargılıyamıyormusunuz? işin seçmen ayağı olabiliyor da siyasi ayağı da olmuyor mu? eğer haklıysanız ve samimiyseniz ve seçmen ayağı varsa FETÖ terör örgütünün geçmişte yokmuy du, varsa aynı seçmenin parlamentoya kuşları kargaları fareleri mi taşıdı yoksa milletvekillerini mi onlar kimlerdir? nereler? ne yapıyorlar? onu da akıllı aklınıza getirseniz iyi olmaz mı? bunu da ben aklıma getirdim ne? dersiniz? açıklama yapsanız sanırım milli bir görev yapmış olursunuz. Sayın Bahçeli beyin lobunun bir tarafını aktif diğer tarafını pasif hale getirmek ne derece akıllıcadır bunu da aklınıza getirseniz çok akıllıca olacak.
***
Öte yandan bir vatandaş olarak İYİ Partiye yapılan bıçaklı saldırıyı kınıyorum ve bu konuda faillerin adalete teslim edilmelerini adilce yargılanmalarını bekliyorum. Konunun takipçisiyim. Ayrıca saygın ve seviyeli ve çalışkan bilgili adı hiç bir negatife karışmayan Cumhurbaşkanı adayı Sayın Muharrem İnce’nin tv. kanallarında diğer Cumhurbaşkanı adaylarıyla konuşalım uygarca tartışalım, halk onları ve vaatlerini iyi bilsin çağrısına yahut meydan okumasına karşılık Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın televizyon kanallarına çıkmayı sevmiyorum cevabı bana tatmin edici gelmedi. Ben olsaydım seve seve kabullenir ve ilk fırsatta çıkar konuşurdum değil mi ki çok başarılıyım başarılıyım ülkeye çok hizmet etmiş durumdayım ve eserler kazandırmış durumdayım hemen hemen 16 yıldır aktif ve iktidarım kabullenir ve her sorusuna da cevap verirdim. Televizyon kanalına çıkıp görüşmeyi sevmiyorum demek tatmin etmedi beni ve eminim ki milyonlarca kişiyi etmemiştir. Eğer inanmıyorlarsa bu konuda da anket yapabilirler seçmenin sosyal psikolojisi ve bu açıklamaya olan ilgileri konusunda.
Bir Müslüman olarak ve basın mensubu olarak, CHP Genel Başkanı sn. Kılıçdaroğlu’nunda Fransa’yı kınamasına ve kur'an çağ dışı değildir.
Sizler, çağ dışınız söylemini alkışlıyor burada köşemde kendisine çok teşekkür ediyorum.
Bu davranışıyla iyi bir başkan olduğunu ve kişiliğine yakışır bir tavır takındığını ispat etti.
teşekkürler sn. Kılıçdaroğlu..