Vatandaş "seçim" değil, "geçim" derdinde...
31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere 72 gün gibi kısa bir süre kaldı.
Ak Parti ve DEM Parti adaylarını açıkladı gibi.
Propaganda süreci önümüzdeki günlerde başlayacak.
Seçilme şansı olan adaylar, arzu ettiği sonucu elde etmek için çalışıp, çabalıyor.
Seçim lokalleri açılacak,
Kapı kapı dolaşılacak,
Eller sıkılacak,
Adaylar, seçmene sarılacak.
Adaylar emeklilere sarılacak.
Nede olsa bu yıl emekli yılı.
***
Seçmende, gelen her partiye mavi boncuk dağıtacak.
Seçmen, gelen siyasilere ilgi alaka göstererek, hatta ‘Yahu siz niye zahmet ettiniz! Zaten biz sizin partideniz. Sizi destekliyoruz. Keşke buraya gelmese idiniz, başka yerlere, partiden olmayanları ikna etmeye gitse idiniz’ diye sitem ediyor.
Haliyle tüm adaylar ve partiler, kendilerini güçlü görüyor.
Bu güne kadar kimsenin ‘yok kardeşim boşuna geldiniz, size oy vermeyeceğim’ dediğini görmedim, duymadım.
***
Madalyonun bir de öteki yüzü var;
Adaylar ve partiler bir vatandaşı ziyaret etmeyi atladılar mı, o vatandaş ‘yahu benim kapıma gelmediler, benden oy istemediler, benim neyim eksik’ gibi sitemlerde de bulunuyor.
Sırf bu yüzden adaylar mümkün olduğu kadar seçmene ulaşmaya çalışıyor, kapı kapı dolaşıp, kendilerini ve partilerini tanıtmaya çalışıyorlar.
İlginç bir seçim süreci yaşanıyor anlayacağınız.
Peki, gerçek durum ne?
Seçmen, gerçekte kime oy verecek?
Adayların ziyaretlerinde kendi çapımızda nabız yokluyoruz.
Seçmene ‘off the record’ olmak kaydıyla hangi partiye oy vereceğini soruyoruz.
Vatandaş oldukça ketum davranıyor, parti adı telaffuz etmiyor.
Sadece ‘hizmeti, huzuru ve geçimi kim sağlarsa ona oy vereceğiz’ diyor.
Peki, her partiye mavi boncuk vermenin sebebi?
Belki ‘seçmen nazik davranıyor, misafirperverlik gösteriyor’ diyebilirsiniz ama galiba durum hiç de nezaketle, siyasetle açıklanabilir türden değil.
Kim bilir belki korkudandır.
Belki de huzurunun bozulmasını istemiyordur.
Ama bence asıl önemlisi seçmen, ince ince siyasetle ve siyasetçilerle dalga da geçiyor.
Aslında siyaseti ve siyasetçileri önemsememelerinin nedeni de basit.
Geçim zorluğu ve huzur ve sükûnete bir türlü kavuşamamış olmak.
Galiba kimin ne kadar oy aldığı, kimin seçilip seçilmediği, seçmenin pek de umurunda değil.
Vatandaşın önceliği, iyi geçinme, daha huzurlu bir hayat yaşama.
Vatandaş, tarlada ürettiği ürününün daha fazla değer görmesini, maliyetlerin azalmasını, bol satış yapabilmeyi, dükkânını çevirip karnını doyurabilmeyi, çocuğunun iş güç sahibi olmasını, her şeyden daha fazla önemsiyor.
Çünkü vatandaşın bunlara ihtiyacı var.
Siyasetçilerin davranışları üzerine çok yorumlar yapılıyor ama seçmenin hatta özellikle en Güneydoğuda Seçmeni’nin davranışları da yorumlanmalı, araştırılmalı.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyup, tez konusu arayanlara önerim;
Güneydoğulu Seçmen konusu üzerinde araştırma yürütebilirsiniz…
GÜNÜN SÖZÜ