Değerli Recep Kavuş;
Sen bu satırları okurken ben muhtemelen gazete ofisimde Hüseyin’in özenle hazırladığı sıcak limonlu suyu içiyor olacağım.
Gazetemizin obur kedisi de yine kapı önündeki mavi koltuğa uzanmış güneşte demleniyordur.
Hava sıcak, kış gelmeden yazı gördük gibi…
Kanı kaynıyor herkesin.
Depremler bir yandan, seçimin kasvetli havası daha doğrusu havasızlığı diğer yandan sarmışken bizi, senin milletvekili olma hayallerini okudum dün ki köşende.
Hayal bile diyemem aslında.
Belki rüyanda bile göremeyeceğin türden bir güzelleme seninkisi…
Neden?
Bikere 2015 model arabana bak da konuş.
Nerden geldiğini bilmediğin paralarla dolu mu hesapların?
Rant ve ihalelere karıştın mı bugüne kadar?
Adam kayırdın mı?
Eşin Aslı Hanım, kıt kanaat parayla okuttuğun 5 çocuğundan başka geniş bir nüfusun var mı, aşiret kurdun mu?
Hayat öykülerini yazdığın ve dramlarını dinlediğin ayakkabı boyacıları ve sokak delilerinden başka kimin var?
Devede kulak işlerini, devasa haberlerle gazetelerde manşetlere taşıdın mı? Hayır…
Diktiğin fidanlardan, beslediğin sahipsiz hayvanlardan, çevre için girdiğin eylemlerden başka hangi haberlerde yer aldın ki?
Partiden partiye koşup, bir gün sağcı, bir gün solcu, diğer gün muhafazakar, demokrat kesildin mi?
Milletvekili olmak senin neyine?
Güldüm yazına…
Sıcak limonlu su da tatsızlaştı birden.
Demişsin ki;
“Evimi TBMM’nin olduğu Ankara’ya taşımazdım. Danışman, koruma, şoför gibi görevliler istemezdim. Siyasi görüşüne bakmaksızın her Batmanlıya aynı mesafede olurdum”
Hangi dünyada yaşıyorsun sen?
Sen ki 30 yıldır hem Türkiye hem Batman siyasetini yakından takip eden bir aktivist, bir gazetecisin, böylesine adaylık da oy da yok, öğrenemedin mi yani?
Neymiş efendim;
Bireysel çıkarlar değil toplumsal yararlar için mücadele edermiş.
Batmanlılık bilincinin gelişmesi ve kalkınması için çaba sarf edermiş.
Zamanını, TBMM’de her milletvekiline ayrılan özel odada değil, Batmanda halkın arasında, halk otobüsünde, dolmuşta, mahallede, köyde, taziyede, parkta geçirirmiş….
Bağlı bulunduğu siyasi partinin her doğrusuna evet, yanlışına ise hayır dermiş…
Daha neler?
Böylesini hangi parti, milletvekili adayı olarak gösterir sence?
Onların istediği bu değil sevgili Kavuş…
Onların istediği, dönen çarkın içine zorlanmadan girecek adaylar.
Onların doğrusuna da yanlışına da alkış tutacak siyasetçiler istiyor partiler.
Rahatına düşkün, etliye sütlüye karışmayacak, suya sabuna dokunmayacak siyasetçiler asıl hedefleri.
Para yiyecek, para yedirecek, torpil yapacak, torpile göz yumacak siyasetçilere oy var bu topraklarda.
Girdiğin kabın şeklini alacak, doğru dediğine yarın yanlış diyebilecek, yanlış dediğini yarın doğruymuş gibi savunabilecek misin?
Yapamazsın sen…
Sen Batman’ın delileriyle sohbet et, hayat hikayelerini dinle.
Sen fakir fukaranın tasasını köşende yazmaya devam et.
Sen yanlışı eleştir, doğruyu alkışla yine…
Aksini yapamazsın sen.
Gözünü, kulağını kapatabilecek misin kentin sorunlarına?
“Her şey güllük gülistanlık, kentte hiçbir sorunumuz yok” diyebilecek misin? Diyemezsin…
Bu kentin çevre sorunlarını görmezden gelebilecek misin?
Uyuşturucu da nedir, öyle bir sorunumuz yok diyebilecek misin?
Kadının, engellinin, doğanın, fakir vatandaşın sesini duymazdan gelebilir misin? Çok komik…
Karşında kral çıplak iken sen “kralım, kaftanınız da pek bir ihtişamlı” diyebilecek misin?
Kim oy verecek sana?
İhale vermeyeceksen, rant kazandırmayacaksan, torpil yapmayacaksan, müdür koltuğu vadetmeyeceksen, kim oy verir sana?
Bir ben, bir üç beş ayakkabı boyacısı, bir eşin Aslı Hanım ve çocukların, üç beş çevreci, bir avuç dürüst insan…
Sevgili Kavuş;
Siyaset, senin gibi dürüst insanların işi değil, sözün kısası..
Vazgeç milletvekilliği sevdasından.
Ne sen siyasete uyarsın ne de siyaset sana…