Güzel yurdumda bu yaz çok sıcak geçiyor. Hava sıcaklığı 50 dereceye sırtını dayamış, güneş adeta bedenimizi yakıyor. Bilimsel araştırmalara göre son yılların en sıcak yılı…
Resmen yanıyoruz!
Keşke bizi yakan tek sıcaklık ‘Güneş sıcaklığı’ olsa…
Önce hain darbe girişimi, akabinde patlayan seri bombalar…
Güzel yurdumda ‘kanlı’ eylemler oluyor.
Mezopotamya’nın verimli toprakları masum insanların kanı ile ıslanıyor!
Memur, kadın, çocuk, işçi…
Kanlı eller, cinsiyet ve kimlik sormuyor.
İnsanlıktan nasibini almamış karanlık mahlûklar, masumları katletmeye devam ediyor.
Kimse sorgulamıyor, kimse sert bir tepki koymuyor.
Suçsuz günahsız insanların öldürülmesi İslamiyet ve İnsan ruhuna yakışan bir durum mu?
İslamiyet’te masumları öldürmenin bir gerekçesi var mı?
Kardeş kardeşi öldürebilir mi?
İslamiyet ve insanlık ruhundan uzak olan bu eylemleri kınıyorum.
Hiçbir talep, insan kanı akıtarak haklı gösterilemez.
***
Geçmişi çok irdelemenin bir anlamı yok.
Yine de birkaç anekdotla özetlemekte fayda var.
40 yıla yakın geçmişi olan bu kanlı eylemlerin en mağduru bölge insanı oldu.
Huzur ve refah, yıllarca bizden uzak durdu, hasretini çektik.
50 bin insan bu terör girdabında sevdiklerine veda etti!
Can ve mal kaybı yanı sıra manevi anlamda da büyük sıkıntılar yaşadık.
Yıl 2016…
3 yıllık çözüm süresinden sonra aynı senaryolar devrede…
15 Temmuz gecesi, tarihin en karanlık eylemlerinden biri Cumhurbaşkanımız ve hükümetin cesareti, halkın ölümü göze almasıyla bertaraf edildi.
Belki 250 civarında şehidimiz var ama binlerce insanın ölmesinin önü kesildi.
Darbe girişimine canı pahasına karşı duran ve yaşama veda eden o cesur yürekli insanların önünde saygıyla eğilmek hepimizin görevidir.
Hepinizin ruhu şad olsun…
Mekânınız cennet olsun.
Darbe atmosferinin etkisinden kurtulmamışken, masumların kanına kasteden bombalamalar bizi derinden sarsıyor.
Önce Diyarbakır, sonra Van, daha sonra Elazığ ve son olarak Gaziantep...
Bu vicdan, mi?
Ahlaki mi?
İnsanlıkla bağdaşan bir yönü var mı?
***
Millet olarak uyanık olmalıyız.
Arap baharıyla Suriye, Libya, Tunus, Mısır ve Cezayir’de ‘Demokrasi havariliği’ yapan batının, ABD’nin yeni hedefinde Türkiye var.
Bu güzelim ülkeleri tarumar eden bu güçler, şimdi de bu güzelim topraklara göz koydu!
Hedef, ülkeyi bölmek akabinde de yutmak!
Mezopotamya topraklarına dikili gözleri ve politikaları iyi irdelememiz lazım geliyor. Kardeşi kardeşe öldüren bir zihniyet dost olamaz. Hele masum hiç olamaz.
Hele Müslüman Türk ve Kürt halkının dostu hiç olamaz.
Özün sözü şu:
Çok derin ve sancılı depremlerin yaşandığı süreçten geçiyoruz.
Yaşanan her olay, insanlık ruhu taşıyan, insanlıktan nasibini almış herkesi derinden etkiliyor ve üzüyor.
Huzur ve refaha özlem duyar hale geldik.
Bu güzelim topraklarda mutlu insan yok gibi…
Dış mihrakların açık ve net hedefi şudur.
Verimli ve tarihi Mezopotamya topraklarında ‘kan, huzursuzluk ve mutsuzluk’ oluşturmak.
Toplum olarak, insan olarak, vicdanlı bireyler olarak buna izin vermek, hatta sessiz kalmak geleceğimizi dinamitlemek, çocuklarımızı karanlığa gömmek demektir.
Hangimiz buna ‘Evet’ diyebilir ki?
Kanlı ellere, teröre ‘hayır’ diyoruz.