Bu gün hepimiz biraz kör başladık güne.
Görüş alanımız tam daralmış vaziyette.
Sahici bir kış günü, soğuk ve renksiz.
Sabah işe gitmek için dışarıya adım attığımda Kıra ve Raman Dağlarından Batman Ovasına doğru uzanan beyazla gri karışımı kışın en yoğun sisi ile karşılaşıyorum.
Batman sokaklarında buz gibi soğuk bir hava ve hafif esintiyi beraberinde getiren sisin içine karışıyorum.
Karşıdan gelenlerin sadece kararlısını görebiliyorum.
Biraz hızlı adımlarla yürüsem, her biriyle şiddetli bir şekilde çarpışmakta korkuyorum.
O yüzden yavaş adımlarla uçsuz bucaksız sisin içerisinde usul usul ilerliyorum.
Zamanı şaşırdığında hâlâ yanan sokak lambaları da ortamı aydınlatmaya yetmiyor.
Batman’da neler olup bittiğini bu sisli havada anlamak zor.
Ama ne olup bittiğini bilmeye ihtiyacım var.
Çünkü her gün doldurmam gereken bir gazete köşesi var.
Hava sisli de olsa, puslu ve zifiri bir karanlık da olsa benim mutlaka yazacak bir konu bulmam lazım.
Her şeyin bir anda görünmez olması işimi zorlaştırıyor bu gün.
“En iyisi sisin içinde kaybolmak” deyip, yazacak konuyu düşünmekten vazgeçiyorum.
Bir anda Batman sokaklarında kayboluyorum.
Gizemli bir kayboluş olduğu için hoşuma gidiyor bu durum.
O an tüm Batman peşime düşse, bulamayacağını biliyorum.
İlk kez bir havayı sevdim bu yüzden.
sessiz ve boş sokaklarda kaybolmanın keyfini yaşıyorum.
Benim gibi erkenci birkaç kişi dışında kimse yok sokaklarda.
Göz gözü görmediğinden, bir metre ötesinde karşıdan gelen insanlar ve araçlar, hayaletleri anımsatıyor.
Batman sokakları hayaletlere kalmış bu sabah.
Sabah simitçileri belli ki sevmemiş bu havayı, daha gür bir sesle “simitttt” diye bağırıyorlar.
Ağaç dallarındaki yapraklar griye dönmüş.
Kuşlar korkudan yuvalarından çıkmamış.
Sis ve nem kokuyor her taraf.
Yeni doğan güneşin ışıkları ilk kez bu kadar kısık.
Güneş daha çok aya benziyor bu gün.
Zaman hızla geçiyor ama sisin dağılacağı yok.
Belli ki akşam karanlığına kadar buradan ayrılmayacak.
Siste kaybolmak ne kadar güzelmiş meğer.
Bu gün yazı yazmak gelmiyor içimden.
İçimi ve zihnimi inanılmaz bir sis kaplamış.
Telaşlıyım biraz da.
Bir taraftan da akşama doğru gazeteden arayıp “yazın gelmedi” sorusuna ne cevap vereceğimi düşünüyorum.
“Sis var, göz gözü görmüyor. Ben de yazacak konu bulamadım, üstelik Batman sokaklarında kayboldum” desem de mazeretimi kabul etmeyeceklerini biliyorum.
Bu yüzden gazetede bana ayrılan köşeyi dolduracak yazıyı mutlaka göndermem lazım.
Bu sisli ve puslu havada ne yazılır ki?
Yazılsa yazılsa Batmanda sisli bir Batman sabahı izlenimleri yazılır.
Bu yüzden sisli havada kaybolma fantezisinden vazgeçiyorum.
Masada beni bekleyen bilgisayarların klavyesindeki tuşlara basarak başlıyorum yazmaya.
Böylece hava sisli de olsa puslu da olsa, bu gün de gazetedeki köşemi dolduracak konuyu bulup yazmayı başardım.
Sisli Batman sabahından bu gün aktaracaklarım bu kadar, kalın sağlıcakla.