24 Haziran’a çok az kaldı.
Pembe renkli seçim masalları bitmiyor.
Siyasetçiler, vaatlerini katlayarak anlatmaya yahut kandırmaya çalışıyor.
Zaten saf ve bu cambazlara aldananlar olmasaydı sanırım bu pembe renkli masallar da olmazdı.
Siyasiler anlata dursunlar, ne söylerlerse söylesinler, nasıl olsa halkın çoğu inanıyor, kanıyor, yazık ki bu acı gerçeği onlar da biliyorlar.
Şimdi biz bunların anlattıkları yalanları kayıt altına alsak, seçimlerden bir kaç ay sonra kendilerine dinlettirsek, inanın utanmadan inkâr ederler yahut savunma mekanizmalarını kullanarak ve felsefe yaparak bizleri bir daha ikna etme yoluna giderler.
Bundan hiç kuşkum yok.
Bir kaç kez seviyesiz siyasiler başlığı altında köşe yazdım.
Derdimizi ve beklentilerimizi yazdım.
İlk etapta seviyesiz kelimesi hakaret olarak algılansa da aslında ben hakaret etmemeye dikkat ederim.
Ancak yazdığım hakaret olmayıp gerçeğin aynasına yansıyan yüzleri yazmıştım.
Dünyanın diğer ülkelerinde de seçimler oluyor.
Siyasiler, yapacaklarını ve yapamayacaklarını, üstelik karşılıklı, TV kanallarında tüm basına açık olarak cevaplandırıyor.
Oysa Sayın İnce, birkaç kez AK Parti’nin Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ı davet etti, “çık karşıma istediğin TV kanalında medenice konuşalım” diye davet etti.
Daha önce TV kanallarına Sayın Baykal’la çıktığı halde bu kez reddetti.
Ne yazık ki bu konuda gelen hiç bir teklife evet demiyor.
Adeta kaçıyor imajı veriyor.
Oysa kendisine sorulacak her soruya cevap verebilecek seviyede ve bilgide olduğunu da hepimiz biliyoruz.
Çıkmaması, dikkatleri üzerinde topluyor.
Ancak bu siyasileri yaza yaza, anlata anlata bitirmek mümkün olmuyor, olmayacak da.
Ben samimi ve iyi olduklarına asla inanmıyorum.
Neden inanmıyorum?
Onlara inanıp oy verdiğimiz halde anlattıkları vaatlerini asla yerine getirmediklerine defalarca şahit oldum, gerçi milletçe şahit olduk.
İşte bu yüzden inanmıyorum.
İsteyen inanabilir.
Onların anlattıkları masallar doğrultusunda uyuyabilirler.
Hep refah, zengin ve mutlu bir yaşam tarzı vaat ettiler.
Konforlu bir hayat tarzı ikram ettiler, tepsi üstünde ama sanal olarak.
Hakikatte insanlar çöplerden, çöp karıştırarak hayatlarını bir şekilde idame ettirmeye çalışıyorlar.
Ben çok rastladım bu tür insanlara ve onları bu hale getiren seviyesiz maskeli siyasilere…
Ancak Sayın Muharem İnce Beyefendi ve benzer kategoriye giren siyasilerimizi tenzih ediyorum, onlara saygı duyuyorum.
Şimdi de bu tür beyefendilere, hanımefendilere şans vermekte yarar var.
Zira denenmişleri bir daha denemek onları hem şımartıyor hem de onları yoruyoruz.
Metal yorgunluğu, anlatılamayacak kadar bir tutku bir bağımlılık olsa gerek, metal yorgunluğuna tutulanlar asla dinlenmek istemiyorlar.
Çok mutlu eden bir yorgunluk olmalı ama biz onları dinlendirirsek bence lehimize olacak.
Sayın İnce’nin konuşmalarını ve vaatlerini, cesaretini fazlasıyla takdir ediyorum ve başarılı olacağına kalben inanıyorum.
Yeter ki ona bir şans verelim ve metal yorgunluğu çekenleri yedek kulübesine alalım.
Yolun açık olsun hocam, sen bir eğitmensin, Sayın İnce bu milletin sana çok ihtiyacı var.
Dilerim yolun açık olur.
İnanıyorum başaracaksın, Allah yolunu açık etsin sevgili öğretmenim.