14 Mayıs'ta Türkiye'de Genel seçim var.
Eski seçimlere öyle çok benzemiyor.
Evet, seçim bir yol ayırımı ve ülke için bir milat ama seçim öncesi durgun.
Tabi bunun nedenleri var.
En önemli nedeni ülkede öyle bir deprem oldu ki insanlar hala onun şokunda.
Bir de deprem çağıranlar var.
Kendilerine uzman diyen ve kanal kanal gezip endişe pompalayan.
Deprem zaten insanları yıprattı bir de üstüne endişe yaratanlar onlar depremden bile daha etkili.
Hemen her gün öldürüyorlar...
İşte tam da bu yüzden seçim depremin gölgesinde yapılıyor.
Sokakta insanlar seçimi konuşuyorlar ve bazıları konuşmuyor adeta kavga ediyor.
Kim kazanacak tartışmaları bazen kalp kırmaya kadar gidiyor.
Dostlar meclisinden kalbi kırık ve hakarete uğramış hissederek kalkan çok insan var.
İnsanların kalbini kırmak doğru değil.
Hele de seçim için.
Siyaset tartışmasını bilmeyen bir toplumuz.
Konuşmuyor birbirimizle adeta sidik yarıştırıyoruz.
Bu ne şiddet, bu ne celal...
Kimin kazanacağı hayat memat işi mi?
Diyalog iyidir ama monologa dönüşmemeli.
Hele de hakarete, küfre kadar gitmemeli. Yazıktır, günahtır.
Siyaset için kalp kırmayın.
Seçim bitince birbirinizin kapısını calabilecek yüz bırakın.
Biz hiçbir şeyi kıvamında yaşayamıyoruz.
Ya ifrat, yada tefrit.
Ortası yok.
Zaten ortasını bulsak biz neden bu hallerde olurduk ki...
Ezcümle: siyaset için arkadaşınızın, dostunuzun kalbini kırmayın.
Seçim bitince birbirinizin yüzüne bakacak bir kapı açık bırakın.