Siyaset yaz sıcağı ile beraber giderek ısınacağa benziyor. Özellikle 23 Haziran İstanbul yerel seçimleri sonrası birileri bekledikleri anı yakalamış gibi görünüyor.
Parti kurma çabası içinde bulunan AK Parti küskünleri, AK Parti’nin İstanbul’u kaybetmesini fırsata çevirecekler.
Babacan öne çıkıp bir Parti kuracak ve ardından diğer küskünler devreye girecek. Tabi en son olarak Abdullah Gül Partinin başına geçerek Partiyi devralacak.
Anlayacağınız Ali Babacan yeni kurulacak Partinin başında emanetçi olarak duracak. Abdullah Gül ise her zamanki garanticiliğiyle iş garanti olunca ortaya çıkacak.
Abdullah Gül; riski sevmeyen, hazır lokmayı öncelleyen, talebin oluşmasını bekleyen kişiliğiyle bugüne kadar ortaya çıkmamış, Ak Partinin sendelemesini beklemiştir.
Ancak risk alamayanlar da tarih akışı içinde görüldüğü gibi başarılı olamamışlardır. Nitekim Abdullah Gül ve arkadaşlarının da kuracakları yeni Parti ile başarılı olacaklarını zannetmiyorum.
Olsa olsa Saadet Partisi gibi yüzde bir-iki civarında oy alan bir Parti konumunda olur. İktidara gelme şanslarının olmadığını da söylemek isterim.
Ahmet Davutoğlu ise tek başına bir hareket mi? Yanında kimler var? Sonradan Abdullah Gül ekibine katılacak mı? Bilemem ancak bildiğim Ahmet Davutoğlu’nun da umut veren bir oluşum olmadığı bilinmelidir.
Kısacası ne Abdullah Gül’ün ne de Ahmet Davutoğlu’nun iktidar olma şansları var. Bu yüzden Ak Parti’ye alternatif olma durumlarını, önceden ve risk almadıkları zaman kaybettiler.
***
Ekrem İmamoğlu ise İstanbul seçimlerini kazanarak bir rüzgâr yakaladı. Bu rüzgârı nereye kadar götürür bilinmez. Bilinen şey ise İstanbul Belediye Başkanı olarak göstereceği performans onun geleceğini belirleyecektir.
Ancak şunu da söylemek lazım. Ekrem İmamoğlu’nun geleceği CHP Parti Başkanıdır. CHP dönüşür mü? CHP dönüştürülebilir mi? Ya da kendisinin kronik CHP’li olduğu görülür mü? Tüm bunları ileriki zamanlarda göreceğiz.
Ak Parti ise önümüzdeki süreçte kanaatimce bir dönüşüm ve değişim geçirmelidir. Çıkarcıları, yalakaları, liyakatsizleri tasfiye etmeli halisleri, dürüstleri, doğruları, liyakatlileri yerleştirmelidir.
Gençleri tanımalı, gençler için projeler ve programlar üretmelidir. Gençliğin yetişmesi, kendini bilmesi, tarihini tanıması, Dinini öğrenmesi ve uygulaması için bir şeyler yapılmalıdır.
Formel ve Seküler bakış açısıyla bakmanın faydasının olmadığı aksine zararın oluştuğunu fark etmesi gerekir. Milliyetçi yaklaşımların ayrıştırdığını ve ayrışmanın da uzun vadeli kaybettirdiğinin de bilinmesi gerekir.
Evrensel ve birleştirici bakış açısı yeniden tesis edilirse ileriki süreçte kazandıracaktır