-O gel(e)meyecek geri, bu sonsuz bir bekleyişin
hüzün çiçekleridir mevsimsiz açan-
Yoklukta varlıkta, aydınlıkta karanlıkta, sessizlikte, yalnızlıkta yıllarca hayat kaymağını hep beklemek, ümitle ha geldi ha gelecek diye büyülü bir hal olmalı bekleyen için beklenen.
Esen meltemler melodik aşk fısıltılarını beraberinde getirse de, savursa da evrenin en ücra köşelerine kadar, değil mi ki beklenen gelmedi ya da gelemedi boğulur adeta ruhani rehber yalnızlar deltalarında, acılar anaforunda.
Ümit verir çoban yıldızı, seher de serin serin eser, seher yeli. Lal olmuş bülbüller, nağmeler dram mı dram, hem de param parça. Kaval kırık, ney ağlıyor ya da ağlatılıyor. Ne gelen var ne de giden.
“Fakirlik kimileri için övünülecek bir haldir” der bir bilge. O fakirler ki gönül zenginidirler, paha biçilmez duygularına, sevdalarına.
Elinde asası sakallı, cübbeli çöllerde arar durur mürşidini, Yunus misali kayıp olan dervişin kendisi mi? Bir türlü gönül gözüyle göremediği beklenen mi? Gelmeyen mi?
“Hoş nefeslik dervişlik gereğidir” der bir piri fani.
Som sessizliğe ad edilse de ömürler, saklı cevher bulunur mu? Kuru bir bekleyişle. Anlayamamanın hüznünü bedenler değil ruhlar çeker deli divane olurcasına. Ben acılarımı, gözyaşlarımı, bekleyişlerimi hayat ve ötesi, şiirsel portrelerimin aralarına serpiştirdim ustaca görebilene, okuyabilene aşk olsun aşkları her daim, daim olsun.
Uzaklardan gelse de
Bu ses onun sesi
Titrek mahzun
Ve dokunaklı
Anlam yüklü
Hikâyesi olmalı bu dram
Dolu sesin
Her anlam anlaşılamaz
Gizemli olan manalar var
Anlayan anlar
Seven anlar
Anlarda anlatamaz
Anlaşılamayanı anlatmak
Anlayamayanlara
Anlamsızlık değil mi?
M. EKMEN (08/06/2015- Gelibolu/Saroz körfezi)
Kuşun kanadı, ağacın dalı, aşığın gönlü kırıktı. Ağaç kurudu, kuş öldü. Aşık aşkından boğuldu, sanki hiç var olmamışlar gibi. Kocaman yıllar geçti. Derviş bulabildi mi mürşidini? Ney ağlamaya, ağlatılmaya devam etse de, bekleyen erişebildi mi beklenene, bilen var mı? O şiirler, o yeminler, o aşklar yoksa kocaman birer yalan mıydı ki bir türlü gel(e)medi beklenen. Sonsuz bir bekleyişti, hayal mi hayal, duman mı duman.
Kalemimden mürekkep yerine kan damladı. Şiirlerim ağladı, mısralarım yaralandı. Son treni de kaçırdım o yalnızlar peronundan bir türlü gelmedi, gelemedi beklenen.
Hiç duyan var mı sessizliğin çığlığını, anlatan olabilir mi paramparça yüreklerin ah’larını, inleyişlerini. Bu renklerin, bu kokuların geldiği mekan gül bahçesinden değil, Gülistan’dan olmalı. Kapıları aralayıp girebilenler ancak anlar beni, anlayanlara aşk olsun aşkları her daim daim olsun, diyordu yaralı bir aşık.
Uyanırsınız, o gizemli rüyalar biter. Ağlarsınız, acılar diner, gözyaşlarınız biter. Umutsuz bir aşk uğruna son nefesinizi bile verirsiniz, bir de bakarsınız ki hayat biter. İşte böyledir sonsuz bir bekleyişin; bitmeyen acılar pahasına ödenen ağır bir bedeldir, bekleyen için bekleneni ya da gel(e)meyeni….
Kalın sağlıkla ve sevgiyle siz saygın Sonsöz okurlarımız.