Aşırı milliyetçilik yapanların büyük çoğunluğunun milliyetinde bir bozukluk vardır. Tarihe veya çevrenize bakın, sayısız örnek ile karşılaşırsınız. Büyük Kürt milliyetçisi Türk çıkar, asil Türk milliyetçisi Rum çıkar, Arap milliyetçisi İngiliz, İngiliz Başbakan Türk, Fransız halk kahramanı İtalyan… Boşuna mı lanetleniyor, ırkçılık denen illet? Boşuna mı veda hutbesinde vasiyet ediyor sevgililer sevgilisi? Önce insan, sonra Müslüman’ız. İnsanlığımızın da Müslümanlığımızın da bize emrettiği şey aynıdır. Irklarınız sizin için bir üstünlük veya alçaklık aracı değildir. Kimse ırkından dolayı dışlanamaz. Düşen hiç kimse yüz üstü bırakılamaz. 100 yıl önce biz düştüğümüzde, bütün İslam coğrafyası, bu topraklarda toplanmıştı. Toplananlar dağılmadı beyler! Hala buradalar. Çocuklarının rızklarını almışlardı yanlarına, tarladaki öküzünün parasını, ocakta tüten aşın kokusunu, yüreğinde ki aşkı, sevgiyi, umutlarını almışlardı yanlarına… Bu topraklara geldiler, çoğu davet bile edilmemişti, tıpkı bugün olduğu gibi! Ama geldiler, dönmemek üzere geldiler ve dönmediler. Çanakkale’de 250 bin kişi yatıyor. Sarıkamış’ta 100 bin. Her metrede bin bin… Gidin bakın bakalım o şehitliklere, kaçı 81 ilimizden? Onların kaçı Türkçe konuşuyor? Onların kaçı Latin Alfabesi kullanıyor? Bu ülke 81 ilden ibaret değildir, değildir, olamaz da! Bu ülke Türklerden ibaret değildir, değildir, olamaz da! Bu ülke bir imparatorluk bakiyesidir. İslam sancağının sahibidir. Her düştüğünde tüm Müslümanlar ona doğru koşmuştur. Her düşen Müslüman da ona doğru koşmuştur. Çünkü o anadır. Anadolu ana kucağıdır. Düşen her çocuk, anasının kucağına koşar. Çünkü o babadır. Dayak yiyen her çocuk babasına koşar. Kabul edin etmeyin, bu toprakların bir misyonu var. Burada yaşayan herkes, herkese sahip çıkmak zorundadır. Çünkü sancağın sahibi bu topraklardır. Her düşen bize gelecek, her yaralanan bize sığınacak, her zulüm gören bize bakacak. Bizde onların bu çağrılarına kulak vereceğiz, vermek zorundayız. Çünkü bastığımız topraklarda onların ceddinin de kanı var. Çanakkale’de yatan her neferin bu topraklarda hakkı var. O neferlerin geldiği her toprakta da bizim hakkımız var. Şimdi birileri çıkmış Suriye diyor. Tarihte öyle bir ülke mi var? Bizden koparmak için çizdikleri sanal sınırları tescilleyecek, yalandan uyduruk bir devlet. Millet bizim, halk bizim, toprak bizim ama sınırları çizip isim koyanlar başka. Bugün yine aynısını yapıyorlar. Onlar başka diyorlar. Kovun diyorlar. Onlar hain diyorlar. Dillerini silin diyorlar… Sakın inanmayın, onlar bizim kardeşlerimiz, bir zulme uğradılar diye kapımıza dayandılar ve biz onlara kapımızı, yüreğimizi açmak zorundayız. Onlar hain değiller, korkakta değiller, pis hiç değiller. Gelenlerin çoğunun ailesinden birkaç kişi bombalarla parçalanmış zindanlarda çürütülmüş, evleri barkları yıkılmış, kolu bacağı kopmuş… Arada bozuklar var mı? Bizde de her köyün bir delisi, bir pisi bir fitnecisi yok mu? O birleri, birliğimizin önüne koymayın! Araplar ihanet etti diyenlere ise bir sorum olacak. 1. Dünya Savaşında ve Kurtuluş Savaşında sizce ihanet eden Arap mı çok yoksa Türk mü? Bunu tarihçilere sorun ve öğrenin. Bir Arap kabilesinin ihanetini tüm Araplara mal etmek mallık olur. Bugün İngiltere Başbakanı da Türk. Hem de dedesi bu ülkede maarif (milli eğitim) ve dâhiliye nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) yaptı. Adam İngiliz muhipleri cemiyetinden. Ama adı Ali Kemal! Madem Türk ve ismi Ali ve Kemal niye torununun ismi Johnson? Niye ben tutkulu bir siyonistim diyor? Oooo biz her Ali ve her Kemal’in altını karıştırırsak, neler neler çıkar. İsimler çakma, milliyetler çakma, cibilliyetler çakma. Aman sen onların gazına gelip kardeşine çakma! Bugün onların kurtuluşu sensin, yarın senin kurtuluşun onlar olacak. Birileri buna engel olmaya çalışacak! Ama sen buna engel olacaksın. Kardeşine sahip çıkacaksın, gaza gelmeyeceksin, oyunu bozacaksın İnşallah. Kardeşliğimize yapılan saldırıların bertaraf edildiği yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın