Yine bir bayram arifesindeyiz.
Pazartesi günü kısmet olursa Kurban bayramını idrak edeceğiz. Öncelikle hayırlı ve huzurlu bayramlar diliyorum.
Her bayram arifesinde dillendirdiğimiz klişe olmuş bir laf var:
“Bayramların eski tadı yok”
Huzur, neşe, mutluluk veren; kucaklayıcı, birleştirici; dostluk ve kardeşlik hislerini güçlendiren o eski bayramlardan esintiler yok…
1990’lı yıllardan bu yana sıcaklığı, hoşgörüsü, sevinci azalan; şeker tadından acımtırak bir tada dönüşen bayramlar yaşıyoruz.
Bu değişimle birlikte bayramların manevi havası da özelliğini yitirmeye başladı. Toplumsal bir sevinç kaynağı olan dini bayramlarımız, gittikçe dar bir çerçeveye hapsolmaya başladı.
Akraba ve komşularımızın bayramlarını kutlamayacak duruma geldik. Herkes için belki değil ama çoğumuz bayramın vecibelerini, bayramın işaret ettiği fiillerden uzak yaşıyoruz.
***
Bayram arifesindeyim ama aklımızda bayram yok.
Daha 2 ay önce ağır bir darbe girişiminden kurtulduk. Onlarca şehit verildi ama darbenin önü kesildi. Güneydoğu’da 1990’lı yılları aratmayan çatışmalar var.
Yaşamını yitiren güvenlik güçleri, masum insanlar var.
Suriye’de IŞID teröristlerini kovalayan Mehmetçiklerimiz var.
Kan ve gözyaşı, ağır hayat şartları bayramın önüne geçti.
Acıların, ölümün dili, dini, rengi yok.
Acı, elem, ölüm her yerde aynıdır.
Ölüm Meksika’da, Filipinlerde, Hindistan’da, İsveç’te aynı, Batman’da da aynı…
Belki cenaze merasimleri farklı olabilir ama acısı aynıdır ve sadece aile bireyleriyle sınırlıdır.
***
Böyle hareketli ve ölümün kol gezdiği bu coğrafyada bayramın tadı olur mu?
Bu bayramda nice aile çocuklarından haber bekliyor.
Bayram gelmiş umurlarında değil ki…
Çukurca’da vatani görevini yapan Hasan, Yüksekova’da görevli Celil, Şırnak Beytüşşebap’ta görevli Hüseyin, Tunceli Mazgirt’te görevli Ali’nin aileleri bayramı ‘bayram tadında’ kutlayabilir mi?
Hakeza Suriye Cerablus’ta bulunan Mehmetçiklerin aileleri bayramı huzurlu kutlayabilir mi?
Irak’ta veya bölgenin değişik yerlerinde bulunan PKK’lıların aileleri mutlu bir bayram yaşayabilir mi?
İşin özü; bin yıllık kardeşlik hukukunun çiğnenip kardeşin kardeşi vurduğu bir ortamda bayram olabilir mi?
Ulu önder Atatürk, ‘Söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ diyor.
Vatan yoksa toplum olmaz. Aile olmaz, birey olmaz.
Ama birey olmazsa aile olmaz. Aile olmazsa toplum olmaz, toplum olmazsa vatan olmaz.
Olaya tersinden de bakalım.
Ve eğer bir toplumda, birliktelik, kardeşlik yani güçlü bağlar yoksa o ülke ferah ve mutlu bir ülke olabilir mi?
***
Biraz da yerele inelim.
Batman ölçeğinden bakalım.
İşsizlik ilk sırada…
Açlıkla mücadele eden binlerce aile var.
Sinir sistemleri patlama noktasına gelmiş nice insan var.
Çaresiz Suriyeli aileler var.
Bu bayramda evine 1 kilo et alamayacak insanlar var?
Bunlar mutlu olabilir mi?
Toplumla bütünleşebilir mi?
Bayramı bayram tadında kutlayabilir mi?
Açlık ve çaresizliği yaşamayan, durumun vahametine vakıf olamaz. Sorunlar yok ya da minimize edildi demek, yaşanan gerçekleri yok edemiyor.
Bilakis sorunlar büyüyor.
Sorunlar büyüdükçe, huzurumuzdan, mutluluğumuzdan bir şeyler alıp götürüyor.
Huzur ve mutluluğumuz o kadar küçüldü ki; artık bize etki etmiyor!
***
Bu bayram kardeşliğe, barışa, huzura vesile olsun.
Pazartesi günü idrak edeceğimiz kurban bayramında birileri istiyor diye ‘Yeni kurbanlarımız, şehitlerimiz’ olmasın.
Kardeş kardeşe silah çekmesin.
Hiçbir anne ağlamasın.
Hiçbir evlat öksüz ve yetim kalmasın.
Barış varken neden ölüm olsun?
Kardeşlik varken neden kin, öfke ve düşmanlık olsun?
Kardeş olmayı, bir bütün olmayı başarabilirsek, bir birimizi seversek; belki eski bayramların tadını yakalamayabiliriz ama yakalamak için ciddi bir gerekçemiz ve nefesimiz olur.