Bu ülkede, algılar ile olgular her zaman karışmıştır. Karışmıştır derken, aslında faili gizlemiş oluyoruz. Karıştırılmıştır tabiri, olayı daha doğru ifade edecektir. Biriyle veya birileriyle mücadele ederken, önce onu tanımak gerekir. Adını, soyunu sopunu, görüntüsünü, alışkanlıklarını, meşrebini, inancını, eylemini söylemini, dostunu düşmanını, gelir kaynağını, yediğini içtiğini, hatta bunların nerede dışarı çıktığını bilmek gerekir. Bilmiyorsanız, onlarla değil kendinizle mücadele edersiniz. Onların değil kendi ayağınıza sıkarsınız. Onlar da sizin bilmemeniz için her şeyi yaparlar! Kendi düşmanlarını size kendilerindenmiş gibi göstertip, kendilerini gizler, sizi ve sizinle aynı gayeyi güdenleri savaştırır, kendileri ise kıs kıs gülerler... Bunu Kurtuluş savaşında da gördük, Fetö’de gördük, PKK’da da gördük. Kurtuluş savaşı mevzusu çok derin, şimdi oraya girmeyeceğim. Fetö, 15 Temmuz’dan sonra yüz binlerce masum insanı Fetöcü diye fişleyerek asıl fetöcüleri perdeledi. Devlet masum insanlarla mücadele edeyim derken, asıl düşmanı ıskaladı. Asıl düşman işini yapmaya devam ederken, devlette masum vatandaşlarıyla karşı karşıya kaldı... Pkk’da durum farklı mı? Çok da farklı değil aslında. Doksanlı yıllarda, eli silahlı 5 kişi köye gelir, kendini sevmeyen köylünün kapısına dayanıp, ekmek ister, köylünün önünde 2 seçenek vardır: ya ekmek verecektir ya da vermeyip, evinin, çoluk çocuğuyla birlikte, roketle havaya uçurulmasına şahitlik edecektir. Eminim hepiniz aynı şıkkı seçecektiniz. Ama çoluk çocuğunun selameti için nefret ede ede ekmek veren köylünün ismi, aynı gün jandarmadadır. Jandarma teröre yardım ve yataklıktan köylüyü alır, uzun bir süre fiziksel, kimyasal ve psikolojik işlemlerden geçirip, tanınmaz hale getirir, sicilini bozar, köyünü boşalttırır, bildiği tek meslek olan tarım ve hayvancılıktan alıkoydurur, 8-10 nüfus ile şehre mahkum ederdi. Şehirde terörist yaftası ile dolaşır, rızık peşinde koşturur, gönül yarası ile dağılır... Ya çocuklar, hazır bekleyen tezgaha alınırlar, bakın işte, siz Kürtsünüz diye ezildiniz, babanızı Türkler ezdi, köyünüzü onlar yaktı... Baba büyük şehrin buhranında bırakın çocuğunu, kendini bile bulmakta zorlanmaktadır! İşte bu şekilde PKK düşmanlarının çocukları, Pkk ile mücadele ediyorum diyenler tarafından Pkk’ya meze edildi. Batı şehirlerinde ise her Kürt Pkk’lıdır, hatta her doğulu Pkk’lıdır denerek bölgedeki Arap vatandaşlar bile Pkk’lı diye yaftalandı. Bölgede Pkk’dan tokat yiyen vatandaş, batıda Pkklı diye tokat yedi. Pkk da bunun ekmeğini çok güzel yedi. Hala da yemeye devam ediyor. Babası haksız yere tekme tokat dövülen, köyü yakılıp şehre sürülen ve işsiz güçsüz eğitimsiz bırakılan çocuğun duygusunu anlamayanlar, terörler mücadele ediyoruz diyorlar! Olayı çözmeniz için derinliğini bilmeniz gerekir. Kordon’da İstiklal’de, Kızılay’da yürüyüp kahrolsun Pkk demek kolay. Dün biz Batman merkezde yürüyerek Kahrolsun Pkk dedik. İstiklal’de yürüyüp bir çatapat duysa yerden 3 metre zıplayacak zevat ise Batman sokaklarında kahrolsun Pkk diyenlere Pkk’lı diyor! İşte terör böyle böyle bitmiyor. Terörü bitirmeye çalışanları bitirerek, siz terörü bitirtmiyorsunuz! Bunu sadece sivil vatandaş için söylemiyorum, siyasetçi, bürokrat, gazeteci, kolluk kuvveti ve daha birçok kişi aynı zihniyetle yaklaşıyor olaya. Olaya böyle bakarsanız, dağda bitse de şehirde bitmez bu habis ur! Önce dostunuzu düşmanınızı tanıyın! Dostunuza düşman derseniz, düşmanınızın size bir şey yapmasına gerek kalmaz! Fetö de Pkk da bu işi çok iyi becerdi. Masumları öne atıp öğüttü, kendileri tahtlarından olayı seyretti. Dün biz Pkk’nın keleşlerle haraç kestiği caddelerde elimizde bayraklarla kahrolsun Pkk dedik. İstiklal’de Kordon’da Kızılay’da bir elinde manitası diğerinde birası ile dolaşan zevat da, bize kahrolsun Pkk’ılar dedi. Çözecekseniz işte bunu çözün, terörün elindeki ipi değil!