Pandemi’nin en ağır ve hiç hesaplanmayan sonuçlarından biri de toplumsal hafızanın yitimidir. Bizim toplum, yazmayı sevmez, duygu, düşünce, gelenek görenek, sanat edebiyat, tarih ve dil, dilden dile, kuşaktan kuşağa akar gider. Bu akımı ve akışkanlığı da sağlayan, yaşlı nesildir. Yaşlılar, okulun, laboratuvarın, karakolun ve mahkemenin dolduramadığı birçok boşluğu doldurur, çözemediği birçok problemi çözer. Bize kitaplarda yazılmayan şifreleri fısıldarlar. Varlıklarıyla, bize huzur, güven ve mutluluk verirler. Onlar, yeryüzü sarsılmasın diye bize bahşedilen dağlar gibidirler. Kürreyi arzı sabit tutan, onu bizim için yaşanabilir bir hale sokan dağlar gibi. (“Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık.” Enbiya Suresi: 31) Dağlar çok ihtişamlı görünürler halbuki asıl ihtişam görünmeyen kısımdadır. (Everest dağının yaklaşık 9 km boyu var ama yer altındaki kısmı, 125 km.) Dünya saatte 105 bin 444 km hızla dönerken, onlar bizi tutar, kollar, korur. Onlar olmazsa hepimiz atmosferde zerrecik halinde savrulur dururduk. Ve şimdi biz, bu tehlike ile karşı karşıyayız. Korona denen illet, yaşlılarımızı, koca çınarlarımızı, zihin dünyamızın dağlarını, söküp alıyor içimizden. Teker teker gidiyorlar. Her gün bir alim, kanaat önderi, bilim adamı, tasavvuf ehli, yazar, şair, edebiyatçı, ayrılıyor aramızdan. Hiç bu kadar sık ve sıralı gitmemişlerdi. Ürkmeye başladım ben. Bu kirli dünyayı bize bırakarak göçmelerinden çok, onlarsız bir dünyanın çok daha hızlı şekilde ve misliyle kirleneceğinden korkuyorum. Onlar varken söz söylenmez, onlar varken el kalkmaz, onlar varken renk verilmezdi! Onlar yokken ne olur Allah bilir. Çobanı olmayan kuzuları hangi kurt kapar, onu da zaman gösterir! Laboratuvar işi bu virüsün müsebbipleri tabiî ki sonuçlarını da hesaplamışlardır. Nüfus edemedikleri toplumlarda, önlerinde ki en büyük engelin toplumda dengeyi sağlayan yaşlı nüfus olduğunu biliyorlar. Kurtlarına yeterince kuzu verilmemesinin sebebinin, toplumdaki tecrübe ve hafızayı barındıran kişiler olduğunu biliyorlar. Kuzuları koruyan çobanların yaşlılar olduğunu da biliyorlar. Kuzularımızda gözleri vardı ve bunun için birkaç çoban feda edilebilirdi hatta hepsini!!! Onlar için yaşlılar yüktü, bizim içinse, yaşlı olmayan bir dünya yüktü. Onlar yüklerini attılar, bizim yaşlılarımızı alarakta, dünyayı bize yıktılar. Çok daha uyanık ve aydınlık olmalıyız. Eldeki yaşlılarımıza daha çok sahip çıkmalı, tecrübelerinden, aktarımlarından maksimum derecede faydalanmalıyız. Dualarını mutlaka almalıyız. Peygamberimiz (sav) : içinizde beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa, belalar üzerinize sel gibi dökülecekti, diyor. Allah muhafaza… Ne yapıp edip, onlara sahip çıkalım, değer verelim, mümkün olduğunca bilgi, tecrübe, yönlendirme hatta fırçalarını alalım. Onlarsız bir dünya çok eksik ve güvensiz