İnsan yalnız yaşayamayan, yaşantısını sürdürebilmesi için birilerine ihtiyaç duyan bir varlıktır. Bu yüzden toplumsal bir yaşantı sürdürmektedir.
İnsan yerleşik hayat öncesi avcı olarak yaşadığı için bir birlikteliğe ihtiyaç duymazdı. Sürekli dolaşan, göçebe bir hayat tarzı yaşardı.
Yeryüzünde dolaşan insan, avlanarak yiyeceğini temin ederdi. Tarıma yöneldiğinde yerleşik hayata da geçmiş oldu.
Zamanla insanlar bir araya gelerek yaşamlarını sürdürmeye başladı. İnsanın ihtiyaçları böylelikle artmış oldu.
İnsanın; konaklama, giyinme, yeme-içme gibi temel ihtiyaçları oluştu. Bu ihtiyaçların karşılanması için işbölümü yapıldı.
İnsan her alanda faaliyet gösterdi. Toplumsal statü içinde insan belirli mesleklere yöneldi. İnsan, her işi yapacağına belirli işleri yapmış oldu.
Mesleki alanlarda giderek profesyonelleşmeye başladı. İnsanlar toplum halinde yaşayamaya başlayınca özgürlük alanları ihlal edildi.
İnsanın özgürlük alanlarının ihlal edilmemesi için belirli kurallar konuldu. Toplumsal kurallar beraber yaşamanın bir gereği olarak görüldü.
Topluluk halinde yaşayan insanoğlu; mezra, köy, kasaba, ilçe ve illere varan kalabalıklar oluşturdu. İnsanları bir arada tutmak için yasalar konuldu.
Yasalara dahi gerek duymadan yaşayabilen toplumlar medeni toplumlardır. Ancak böyle toplumların homojen olması gerekir.
Doğal olan ise farklı görüşlere ve fıtratlara sahip insanların bir arada yaşamasıdır. Onun için kurallar olmazsa olmazdır.
Bir işyerinde çalışan insanlardan tutun da, bir mahallede yaşayan insanlara; bir apartmanda yaşayan insanlardan tutun da bir ailede yaşayan insanlara kadar her birlikteliğin kuralları vardır.
Ancak birlikteliği oluşturan insanların gerek yetişme tarzı gerekse bencilliği diğer insanların hakkını hukukunu çiğnemesine yol açmaktadır.
Bugün bir işyerinde çalışan insanların kendi sorumluluğunu yerine getirmeyip kendi işini başkasına yüklemesi bir hak ihlalidir.
Bunun için işyerlerinde “Görev tanımları” yapılmıştır. Buna rağmen sorumluluğunu yerine getirmeyen kötü niyetli çalışanlar yapması gereken işi başkasına yüklemektedir.
Bugün bir araya gelip bir apartman veya bir site oluşturan insanlar bir arada yaşama bilincine sahip olmadıkları için bir diğerinin hakkına tecavüz etmektedir.
Apartmanlarda veya sitelerde yaşayan bazı kendini bilmezler aidat ödememeyi maharet saymaktadırlar. Bu tür kişilere karşı “Kat Mülkiyeti Kanunu” diye bir düzenleme bulunmaktadır.
Sitelerde otopark kullanımı; kişilerin zihniyetini ve kişiliğini gösteren bir kişilik göstergesi olmuştur. İki hatta üç otoparklık yere bencilce otopark yapanlar toplum içinde yaşamayı beceremeyenlerdir.
Aynı bina içinde yaşayıp altlı üstlü oturanların birbirine karşı sorumluluklarını ne derece yerine getirdikleri aynı zamanda ne kadar medeni olduklarını da göstermektedir.
Üst katta oturup empati kurmayanlar, vakitli vakitsiz gürültü çıkaranlar toplumun bir ferdi olmaya layık olmayanlardır.
Ortak alan niteliğine sahip olup da aynı zamanda kapalı mekân dediğimiz alanı oluşturan asansörlerde sigara içenler mağarada yaşaması gerekip de yanlışlıkla binalarda oturan kişilerdir.
Kapalı alan sigara içme yasağına riayet etmeyen insanlar başkasına saygı göstermeyenlerdir. Unutmayın ki başkasına saygı göstermeyenlerin kendilerine de saygı gösterilmesini beklemeye hakları yoktur.
Olduk olmadık yerlere park edenler, birbirinin önünü kapatanlar, otoparkta çıkışı kapatanlar toplumsal yaşama muhalefet edenlerdir.
Medeni insan hiçbir kural olmazsa dahi toplum içinde yaşayan diğer fertlerin hakkına ve hukukuna saygı gösteren kişidir.
Toplumun kurallarına uymayanlar neden bunu yaparlar? Acaba eğitim sistemimizden mi kaynaklanmaktadır? Bunu da inceleyecek ve sorgulayıp çözümü bulacak olanlar; Sosyologlardır.