Vefat; vefa gösteremediklerimizin sessiz ve kırgın vedasıdır. Çiçeklerin gerçekten solduğuna sen ölünce inandım. İnsan bir ses... Bir nefesmiş... Elimin altında bildiğim neşeli sesinin yerini kötürüm bir sessizlik alınca anladım. Konuşma sonlarında içine çektiğin uzunca nefesi verirken, seni en içimden kederinden öptüm. İnsanlardan kaçarken sığındığın 500 lük tesbihinden... Her zikrinde incinmiş ruhuna bir sargı olarak sardığın dualarından ve hiç solmayan neşenden... Bir umman cömertliğinde olan neşenden... Sevinçlerine çalım atan bilinmez insan geçidi olan hayatına bir manifesto olarak sunduğun iyimserliğin, güzelliğin ve masumiyetin. Gelin iken bindirildiğin topal at ile baba evinden çıkışın... Babanın Kuran Kursuna erkekler geliyor düşüncesiyle seni kursa göndermemesi ve senin Kuran okumayı bilmemen... "Ama aslında o kursa sadece kızlar geliyordu" derken dahi yüzünü alan o taze hüznün... İnsan hasretiyle gömülür. Sen de yüreğinde evlat hasretiyle gittin. Melekler evladının yüzüyle seni karşılasın. Bir kış günü sana aldığım hırkayı giydiremeden gittin. Melekler üzerini örtsün. Yaşarken incitmeye kıyamadığın her topraktan insan hatırına toprağın seni incitmesin. Ne zaman geleceğimi soruyordun. Kavuşmamız bir başka bahara kaldı çiçeğim. Senin ızdırabında yanan benim. Gördüğün o hülyadan uyandırmayan ellerim... Beni sana hasret bırakan her ölümün eceliyim. Gitme. Koynunda gülüşlerimize alacaklı sakladığın renkli leblebiler aşkına... Sen masumiyetimin iklimi... Gitme...