2 haftalık dondurucu soğuklar ve ilimize yansımalarıyla alakalı birkaç farklı yazıdan sonra bugün rotamı gazetecilik mesleğine çevirmek istedim. Aslında bu tür yazıları sevmiyorum ama arada bir yazmakta fayda görüyorum. Gazetecilik bir kamu görevidir. Kısa tanımı budur. Ama bu tanımın içeriği oldukça geniştir. Ahlak, vicdan, dürüstlük, dik durmak... Var olması gerekenler bunlar. Bunları daha da çoğaltabiliriz. Ama ne yazık ki başka şeyler de var. Eğik durmak, yağcılık yapmak, küçük menfaatler karşılığı sapıtmak, birilerine hoş görülmek gibi… Gazeteci kimliği taşıyan arkadaşların hepsini kast etmiyorum ama bu haleti ruhiye içinde olanlar var. Gazetecilik etiğini bilmeyen ama adı gazeteci olan insanlar var. *** Onlara sorarsanız Batman’ın Bekir Coşkun’u, Mustafa Balbay’ı, Emin Çölaşan’ı, Fehmi Koru’larıdır. Kamuoyuna dönüş yaptığınızda ise tersi bir durum var. Yakıştırılan sıfatları yazmak istemiyorum. Çünkü midem kaldırmıyor! Niyetim kimseyi kötülemek değil. Ama Batman’da var olan bir gerçeğe işaret ediyorum. Gazeteci itibarı eksi seviyelerinde seyrediyor. İtibar zedelenmesi yaşanmıyor diyen bir gazeteci çıkabilir mi? Bir itibar zedelenmesi ve güvensizlik var. Gazeteci kimliği yapanlar kendi öz eleştirilerini yapmaları durumunda karşılarına bu gerçeğin çıkacağı aşikârdır. *** Bir gazetecinin bir gün kara dediğine öteki ertesi gün AK diyebiliyor. Ya da tersi, fark etmiyor. Bu daha çok hangi haberlerde oluyor? İl yöneticileri ve kurum müdürleriyle alakalı yapılan haberlerde oluyor. Peki, neden? Bir kurumda yaşanan bir olayı ertesi gün aklama işine soyunanların niyeti araştırmacı gazetecilik mi, yoksa ihale ve matbu evrak mı? Bunu iyi irdelemek gerekiyor. Peki, bu doğru bir yaklaşım mı? Tabi ki, hayır… Çirkin ve kirli bir yaklaşımdır. Bunu tasvip eden biri varsa beri gelsin. *** Ben basında çok seslilikten yanayım. Çok sesliliği severim. Bir haberde gazeteciler olayı farklı okuyabilir, farklı işleyebilir. Ama haberin ana temasını ters yüz edemez/etmemeli. Özellikle de menfaat için gazetecilik mesleğine ihanet etmemelidir. Kalemini menfaat illetine kurban etmemelidir. Bazı kurumlardan matbu evrak ile alakalı şikâyetler geliyor. Resmen isyan noktasındalar… Valiliğe bu konuyla alakalı ihale yapılsın, hak eden kazansın teklifi iki kez sunduk ama olumlu yanıt alamadık. Reklam veren özel şirketler de aynı şikayette bulunuyorlar. Dedikleri Şu: ‘Birine reklam verdik mi diğerlerinin akınına uğruyoruz’ Her şey var… Tehdit, blöf, el açma vs Olması gereken bu mu? Olması gereken şudur. Gazetecilik yapacaksın, kendini ispatlayacaksın, sen onlara değil onlar sana gelip reklam verecek. Ya da baskı işleri… Maalesef bu ortamda kalite dışında her şey var maşallah… *** Konuya genel bir yaklaşım gösterdikten sonra benimle alakalı bir konuda birkaç cümle yazmak istiyorum. Valilik Basın Müdürü ile alakalı yazılar yazdım. Konu yargıya taşındı. Mahkeme süreci daha yeni başladı. Bu gayet doğaldır. Doğal olmayan şudur. Mahkemelik olduğumuz zatı muhterem sanki zafer kazanmış komutan edasıyla haber değeri olmayan haberi gazetecilere servis etmesidir. 3 gazeteci’nin(!) konuya balıklama atlamalarıdır. Bunun karşılığında ne balık yakaladıklarını bilmiyorum ama başkalarını ilgilendiren konularda yazılar yazmadım. Mesele benimle alakalı yazan bir gazete sahibinin 100’ü aşan davası oldu. Kaybettikleri buradan Ankara’ya kadar yol olurdu. Onu ilgilendiren konulara müdahil olmadık. İyi veya kötü bir yazı yazmadık. Yeni çıkan 2 gazete de aynı hatayı yaptı. Amaçlarını tahmin edebiliyorum. Geçmişe de dönüp kimin neler yaptığını anlatmak istemiyorum. Şimdilik buna gerek duymuyorum. *** Gazetecilik menfaat için silah olarak kullanılmamalıdır. Tabi ki, her yerde olduğu gibi Batman’da da bir rekabet olmalı. Bu rekabet, gazetecilik etiği, meslek etiği içinde olmalıdır. Temiz ve ahlaklı rekabet; kaliteyi, saygınlığı, itibarı getirir. Bu rekabete her zaman saygı gösteririm. Ama gazetecilik etiğini, ahlak kurallarını bir tarafa bırakıp saygısızlık ekseninde yapılacak olan gazeteciliği de alkışlayacak halimiz yok. Yağlı işleri bırakın, hak işlere bakın! Yine de dostça kalınız diyorum...