Biz Sonsöz Ekibi’nin gazeteciliği ne kadar farklıysa, okur buluşması da o kadar arklıdır.
Çayhanede, sokakta ve kıyıda köşede olur buluşmalarımız.
Plazalardaki siyah camlı ofislerde oturmuyoruz çünkü.
Okurların bize erişimi çok kolaydır.
Belediyenin karşısında demir raylarını geçtikten sonra iki basamağı çıkınca Batman Sonsöz Gazetesinin kapısından rahatlıkla girebiliyorsunuz.
Her vakit, sonuna kadar açıktır gazetenin kapısı.
Benim gibi arada bir gazeteye giden yazarları bulamayanlar ise sokakta, çayhanede, kıyıda köşede bizi bulabiliyor.
Benim okur buluşmalarım ise genelde gün bitiminde mesken edindiğim çayhanede olur.
Oturur oturmaz kritiği yapılır yazımın.
Çayhaneye geldiğimi gören bazı okurlarım, o günkü yazımla ilgili mutlaka bir kritik yapar.
Tabi yazılarımı beğenen var, beğenmeyen var.
Bu iki yaklaşım da yazı işçiliğimde bana ilham veriyor.
Bazen anlaşılması zor yazılarımı bir daha yorumluyorum, sözlü olarak okurlarıma.
Bazen de okurlarım yazımı benim de düşünmediğim ince bir yaklaşımla özetler.
Yeri geldiğinde eleştirirler de.
Eleştirisini de memnuniyeti de tebessümle karşılamamı ise çok seviyorlar.
Yazılarım sayesinde okurlarımla aramda güçlü bir bağ oluşmuş.
Her gün istinasız uğradığım çayhanede her kesimden insan var.
Vakitlerini zeka oyunları oynayarak geçiriyorlar.
Dama, satranç, domino oynuyorlar, ben ise izleyiciyim orada.
Koyu memleket sohbetlerine dalıyorlar.
Konuları o kadar çok derinlemesine tartışıyorlar ki sanırsın her biri kendi alanında filozof bilim adamı.
Aralarında şairler ve emekli öğretmenler de var.
İki ayağı ve elinin birçok parmağı kesilmiş engelli Ali, sohbetleri genelde izlemekle yetiniyor.
Ayakkabı Boyacısı Mehame, yüksek sesle arada bir “boyarımmm” diyerek sohbetleri bölüyor.
Çay ocağının sahibi daha çok bu ay gelecek elektrik faturasını merak ediyor.
Çayhanenin müdavimlerinden olan şair hoca, bir köşede belli ki ilham gelmiş, şiirlerini yazıyor cebinden çıkardığı deftere.
Şiirini yazmayı bitirince bana dönerek ‘sen çok yaşa’ dedi, şaşırdım.
Şairleri anlamak kolay değil elbette.
‘Yazılarının tiryakisi olmuşum’ dedi.
Bir şairin bir yazdıklarımı beğenmesi, doğrusu moralimin sıfıra yakın olduğu bir dönemde iyi bir iltifat oldu.
Bizim işin en mutluluk verici yanı budur zaten.
Okurlarımın yazılarımı takip etiklerini hele hele beğendiklerini söylemleri, moral ve motivasyon açısından iyi oluyor.
Yazılarımın beğenilmesiyle ilgili farklı olumlu mesajları, çok olmasa da arada bir almışımdır.
Ancak şu tiryakilik düzeyinde bir beğenme tepkisini hele hele bir şairden duyunca hem şaşırdım hem sevindim.
İnanın, bu zor dönemde bu bana ödül gibi geldi.
Bir şair bile yazılarıma tiryak olmuşsa demek ki yazdıklarımızın bir değeri ve karşılığı vardır toplumda.
Aslında bizim gibi bu işi hak temelli yapanlar için okurun beğenisi, en büyük ödüldür.
Ödül almak için hiçbir organizasyondan ve kurumdan bu güne kadar kendi adıma yarışmalara yazılarımı yollamadım, heveslenmedim de.
Sırf ödül alabilmek için yollamaya niyetli de değilim.
Çayhanede bir köşede şiir yazmaya odaklanmış bir şairin yazılarım için sarf ettiği sözler, o verilecek o plaketlerden ve madalyalardan inanın çok çok değerlidir.