Sıcaklardan kavrulduğumuz bir anda meteoroloji tahminlerinde “Batmanda yarın yağmur bekleniyor” yazıldığında çoğumuz buna inanmamıştık.
“Yazın ortasında yağmur mu yağarmış” dedik bir ağızdan.
Saatler 18.00 sularını gördüğünde sağanak yağmur yağdı.
Bir de sıcak hava, yerini serin bir havaya bıraktı.
Sıcakların tarihi zirve yaptığı bir dönemde bir anda yağmuru da gördük.
Sıcaktan bunaldığımız anda bir an soluklandık.
Ancak bu, sevinilecek bir durum değildi.
Geçtiğimiz kış mevsiminde de aynı durumu yaşadık.
Kurak geçen kış mevsiminde tarihte ilk kez yağmur duasına çıkılmıştı.
Kar, buz, eksi derecede bir kış yerine güneşli ve kurak bir kış geçirmiştik.
Kış mevsiminin en soğuk olması gereken dönemde kısa kollu elbiselerle sokakta dolaşanlar vardı.
Şimdi de insanlar kısa da sürmüş olsa yağmurdan dolayı şemsiye ile sokağa çıkıp ceket giymek zorunda kaldı.
İklim değişikliğinden dolayı işte böyle mevsimsel çelişkiler yaşanıyor.
İnsanlar gibi mevsimler de şaşkın.
İklim değişikliği sonucu artan küresel ısınmanın faturası çok ağır olacak, canlılara ve tüm tabiata.
Bundan böyle kuraklık, sel felaketleri ve doğal afetlere hazırlıklı olmak gerekir.
İklim değişikliği yüzünden bu yaşadıklarımız daha bir şey değil, daha büyük felaketler yaşanabilir ileriki süreçte.
Günümüzde yaşanan depremler, tusunamiler, susuzluk, kıtlık, salgın hastalıklar, orman yangınları gibi büyük doğal afetler de bunun en bariz örnekleridir.
Çevreciler olarak yaklaşan tehlike noktasında yıllardır uyarıyoruz, “yapmayın, etmeyin, el birliği ile dünyanın sonunu getirecek iklim değişikliğine yol açan hatalardan vaz geçin” dedik, kimseye sesimizi dinletemedik.
Ormanlık alanlar, nehirler, dereler, akarsular, meralar, sulak alanlar birer birer yok edildi.
Sanayi devrimi denildi, bacasından ekolojik dengeyi hızla bozan gazlar çıkaran fabrikalar ardı ardına açıldı.
Sera gazı yayımı tehlikeli boyutlara ulaştı ve işte sonunda gelinen nokta, mevsimler iç içe karıştı.
Ne yazımız belli ne kışımız.
En basitinden asırlık çeşmelerin ve kuyuların kuruması neye işaret?
Siz görmezden gelin, doğayla savaşmaya devam edin.
Doğa da sizden intikamını böyle alır.
Kışın yağması gereken yağmur yağmaz, yazın da yağmaması gereken yağmur yağar.
Kışın ortasında yaz, yazın ortasında kış.
Yazın kışı, kışın da yazı, güzel günlerin habercisi değildir.
Bu çizdiğim tablo bir karamsarlık değil, bir realitedir.
Bu yüzden daha fazla geç olmadan acilen herkes, kendi çapında doğayı sahiplenmelidir.
OSB’leri arttırmak yerine tarıma dayalı projeler hayata geçirilmelidir.
OSB için işgal edilecek alanlarda hayvancılık ve tarım yapılsın, her açıdan daha kazançlı bir yoldur.
İsteseniz de istemeseniz de, önlem alsanız da almasanız da OSB’lerin doğaya ağır bir faturası vardır.
Mesela Batman Çayı kenarında OSB kurulması, oradaki yaban hayat, su samurları, farklı bitki türleri, sazlıklar, çalı türleri ve doğal yaşamı büyük ölçüde yok edecektir.
Özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, buna bağlı olarak da ekolojik bozulma gibi olumsuz etkiler, küresel ısınmayı hızlandırmaktadır.
Bakın yapılan yanlışlar sonucunda kış mevsiminde kara hasret kaldık.
Ne yazımız yaz ne baharımız bahar ne kışımız kışa benziyor.
Doğanın dengesini bozacak her türlü adımın önüne geçmek lazım.
En önemlisi de çevrecileri anlamak, dinlemek ve desteklemek gerekir.
Yoksa daha büyük doğal afet ve felaketlere hazır olmak gerekir.